Ergen ve Aile İçi İletişim
“Aile, çocuk için sevgi, mutluluk, bağlanma, ait olma ve paylaşma gibi duyguları yaşadığı kendini güvende hissettiği bir ortam olmalıdır.”

Yonca TÜRKER; ICF Onaylı Profesyonel Koç Mentör/eğitmen
Aile, çocuk için sevgi, mutluluk, bağlanma, ait olma ve paylaşma gibi duyguları yaşadığı kendini güvende hissettiği bir ortam olmalıdır. Çocuk ancak ihtiyaçlarının karşılanması sonucunda varlığını devam ettirebilmeyi başarır. Bu ihtiyaçların başında, korunma, sosyalleşme, biyolojik ihtiyaçlar, duygusal destek, eğitim, din ve ekonomik destek gibi unsurların karşılanması gelir. İyi bir iletişimin olduğu ailede çocuk kendini güvende hisseder, öz şefkat sağlar ve çevresi ile de doğru iletişimde bulunur.
Ergenlik dönemi biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan yetişkinliğe geçiş süreci olarak tanımlanıyor. Bununla beraber ergenlik dönemi hem ailenin hem de gencin en zorlandığı dönemdir. Genç artık ne bir çocuktur ne de erişkindir. Aile bile tam olarak durumun farkında değildir. Zaman zaman ‘sen ne bilirsin daha çocuksun her şeye karışma’ derken, zaman zaman da ‘koskocaman oldun bu çocukça hareketler sana yakışmıyor’ deyiverir. Anne babanın dahi uyum sağlayamadığı bu durum genç için daha da karmaşıktır. Bedensel gelişimi gerçekleşmeye başlamış ama ruhsal olarak henüz tam olarak erişkinliğe ulaşılmamış olan bu yaşlar, gençler için sıkıntılıdır. Fiziksel olarak gücünü tam olarak bilememekte, cinsellikle yeni yeni tanışmakta, bir yandan da büyüdüğünü düşünerek kabul görmek istemektedir.
Hızlı büyüme temposunda olan ergenin kendisi de bu hıza uyum sağlamakta zorlanır. Kendi kimliğini oluşturmaya çalışan genç kendini beğenmemekte, başkaları ile kıyaslamakta, en ufak bir olayı gözünde çok büyütmekte kendini yetersiz ve eksik hissetmektedir. Bir gün kendini çok güzel ya da yakışıklı bulurken, bir diğer gün kendinden nefret eder seviyede hoşlanmayabilir. Bu nedenle de kendisinin başkaları tarafından beğenilmesi için ne gerekiyorsa yapar, yanlış bir çevre edindiğinde de büyük yanlışlar yapabilecek durumdadır. Büyüdüğünü ispat etmek için sigara içmeye başlamak, gücünü göstermek için kavgacı tavırlar sergilemek, bir gruba ait olmak için akran zorbalıkları yapmak hep bu döneme denk gelmektedir.
Bu dönemde ailenin ergeni doğru olarak yönlendirmesi ve onun yanında yer alması çok önemlidir. Ona doğruları anlatmak, çok sabırlı bir şekilde davranmak, çok iyi bir dinleyici olmak ve gereken sınırları koymak ailenin bu dönemde yapması gerekenlerdir. Genç bu dönemde aileye (anne-babaya) ne kadar yakın olur ve açık iletişim kurarsa, ergenlik dönemi hem anne-baba için hem de genç için o kadar kolay geçer.
‘NE OLUR Kİ’ DÖNEMİ
Ergen kendine güvenmeye başladıkça sınırlarını zorlamaya ve olabildiğince farklı bir şeyler yapmaya ve kendini kanıtlamaya çalışır. Akşam saat 19.00 da evde olması istenirken saat 21.00 e kadar eve gelmek istemeyen genç ‘bana bir şey olmaz, ben kendime bakabilirim ve kendimi koruyabilirim’ bakış açısındadır ve aile ile problem yaşar. Anne eve geç gelen çocuğuna bağırıp çağırarak geç geldiğini, cezalandırılacağını söylerse genci kendisinden daha da uzaklaştırır ve iletişim kopuklukları başlar.
Tüm kurallara karşı çıkan ve kendi kural koyucu olmak isteyen genç, her şeyin en doğrusunu bildiğini ve en doğru kararları alabildiğini düşünür. Ergenin en temel ihtiyacı, varlığının kabul edilmesidir. Gencin riskleri göremediği, kendini yeterince koruyamadığı bu dönem onlar için ‘Ne olur ki’ dönemidir. Eve 21.00 de gelsem ne olur ki, ailem arkadaşımda kalmama izin verse ne olur ki, sınavdan iyi bir not almasam ne olur ki… gibi her konuya basit bir bakış açısıyla bakar ve riskleri görmek istemez. İşte bu aşamada ailenin çok sabırlı olması, sakince olası problemleri ifade etmesi, belirli konularda gence alan açması, sınırlarını genişletmesi ama belli konularda da o sınırların korunması gerektiğini belirtmesi gencin kendini tanımasına ve gelişmesine fırsat verecektir. Ailenin tutarlı davranışlar sergilemesi gencin de tutarlı olmasına destek olur.
Genç, gizliliğe ve özel alanına saygı ister. Odasına ondan izinsiz girilmesin, yazdığı notlar okunmasın, dolapları karıştırılmasın ister. Gence bu alanda saygı göstermeli ve onu anlayışla karşılamalıyız. ‘Artık kendi odanda belirli sınırlarda özgür olmak istediğini anlıyorum, bu doğrultuda kendi odanın temizliğinden de senin sorumlu olman doğru bir yaklaşım olacaktır’ gibi bir ifade gence alan açtığımızı gösterir, bunun aynı zamanda bir sorumluluk da getirdiğini fark etmesini sağlar.
Sağlıklı bir disiplin için, mantıklı, net ve amaca yönelik ve bazen esneyebilen kurallar koymak önemlidir. Yaşına bağlı olarak bu kurallar esnetilmelidir. Bu durum gencin gelişimi ve başarması için çok katkı sağlayacaktır. Gencin kendi kendine başardıkları onun özgüvenini artırır ve daha başarılı olmak için motive eder. Sürekli eleştiren, sınır koyan bir iletişim şekli ne kadar yanlışsa, aşırı hoşgörülü ve isteklerin sınırsızca karşılandığı bir yaklaşım şekli de o kadar yanlıştır. Ergen çabalamalı ve çabalarının sonuçları ile başarı duygusunu tatmalı ve hedefleri olan bir genç olmalıdır. Aşırı sınır koymak çocuğu hareketsiz bırakırken aşırı serbest bırakmak da ‘nasılsa ailem halleder’ bakış açısıyla gencin yine harekete geçmesine ve kendini geliştirmesine engel olur.
Ergenler ev ödevleri, arkadaş seçimi gibi durumları kişisel konular olarak görmelerine rağmen, ebeveynler bu tür konuları özellikle ergenlik dönemi boyunca izlemeyi, müdahale etmeyi ve kontrol etmeyi tercih etmektedir. Bu nedenle ergenler genellikle boş zaman aktiviteleri, riskli davranışları, akran ve romantik ilişkilerini gizleme eğiliminde olurlar. Çok müdahaleci olmadan bilgi almak istediğimizi belirterek, ‘neredesin sana nasıl ulaşabilirim, benim sana ihtiyacım olduğunda ulaşabilmem için nerede olduğunu bilmeye ihtiyacım var’ gibi yaklaşımlar gencin size bilgi vermesini sağlayacak, kontrol edilmiş hissi olmadan sizinle daha yakın iletişimde olmalarına fırsat sağlayacaktır. Bu şekilde arkadaş çevresini yakından tanıma olanağı olacak ve gencin bulunduğu ortamlar hakkında endişe duymadan ve çocuğunuza güvenerek daha rahat olacaksınız. Bu dönemde denemekten korkmayan cesur olan gencin belirli alanlarda küçük hatalar yapmasına da izin verilmelidir. Bu sayede hayatı öğreneceği, farkındalıklarla yolda kalacağı ve tecrübe kazanacağı unutulmamalıdır. Böylece kendi doğrularını bulacak ve daha emin adımlarla ilerleyeceklerdir.
Bir danışanım 17 yaşındaki oğlunun henüz tek başına otobüse binmediğini, yolu bulamaz diye endişelendiğini ifade etmişti. Bu genç bu kadar korumacı bir ailenin çocuğu olarak üniversite hayatına nasıl uyum sağlayacak ve kendine nasıl bir gelecek oluşturacak? Oysa 18-19 yaşındaki gençler artık üniversite için başka şehirlerde tek başlarına yaşamayı başarıyorlar. Onun için belirli yaşlarda gençlerin belirli sorumlulukları almasına ailenin imkân tanıması da çok önemlidir.
ÇOCUĞUNUZUN BİR SORUNU OLDUĞUNDA İLK OLARAK KİME GİDİYOR?
Aklına ilk gelen kim ve neden ona gidiyor… en rahat dertleşebildiği kim? Burada belirleyici olan, onu en iyi dinleyen ve anlayanın kim olduğu…
Eğer bu kişinin SİZ yani anne babalar olmasını istiyorsanız, doğru iletişim çok önemli… Çocuğumuzla kurduğumuz iletişimde; seni her şartta seviyorum ve seni her halinle kabul ediyorum, senin için en doğruyu yapmaya ve senin en doğruyu yapmana yardımcı olmaya çalışıyorum hissini ona verebilmemiz gerekli.
Onlarla arkadaş olmaya çalışmak ama yine de onun arkadaşı olmadığımızı fark ettirmek önemlidir. Genellikle bu denge kurulmadığında ebeveyni arkadaş gibi görünce, anne-babaya gereken değeri ve saygıyı göstermemek, hatta söylediklerini dikkate almamak gibi bir sonuç doğabiliyor. Arkadaş olmayalım deyince de bu kez otoriter bir anne baba rolü üstleniliyor ve çocuğun onlara yakın davranması kendini rahatça anlatması mümkün olmuyor. İşte bu denge tam bir bıçak sırtı…
Özetle, ergenin hayattaki başarısı ailenin tutumundan geçer. Aile çocuk ile iyi ve açık iletişim kurarsa, koyduğu sınırların sebeplerini belirtir, onun gelişimi için en doğru şekilde yaklaşırsa çocuk da aileden uzaklaşmadan olan biteni onlarla paylaşır ve olası problemler daha oluşmadan çözülebilir.
Bu dönemin kolaylıkla geçmesi için yapılması uygun olanlar:
- Kesinlikle başka gençlerle karşılaştırılmamalı, kendi potansiyelini en üst düzeye çıkarması için destek verilmelidir.
- Öncelikle anne-baba çocuğunun büyüdüğünü kabullenmelidir.
- Hem arkadaş kadar yakın hem de anne-baba olduğunun farkına vardırarak dengeyi korumalıdır.
- Çok iyi bir dinleyici olmalı, çocuğa her durumda onun arkasında olarak destek verileceğini hissettirmeli ve güven ortamı sağlamalıdır.
- Gencin artık bir birey olduğunu kabul etmeli ve onun da görüşlerine saygı duymalıdır.
- Kuralları ve sınırları ergenle birlikte belirlemeli, onun onayını almalı ve gelişimine katkı sağlayacak şekilde yaşı ile genişletmelidir.
- Yargılamadan, eleştirmeden genci dinlemeli, neden sonuç ilişkisini anlatarak hatırlatmalarda bulunmalıdır.
- Hiçbir konuda sert ve kesin tavırlar sergilememeli, kendi isteği ile doğruyu bulması için her an yanında olmalıdır.
- Birlikte kaliteli zaman geçirmelidir.
- Onların ilgi alanları bilinmeli ve olumlu alışkanlıklar kazanmasına destek olunmalıdır.
- Öğüt vermekten kaçınılmalı, doğru yanlışı kendisinin fark etmesi sağlanmalıdır. Tercihlerini ortaya koyabilmesi için alan açılmalıdır.
- Sorumluluk almasını sağlamak ve ona saygı duymak önemlidir.
- Başarılarını takdir etmelidir ve kabul görmek onlar için motivasyon kaynağıdır unutmamalıdır.
- Ailesi ile iyi iletişimi olmayan gencin yalnızlaştığı ve bu yalnızlık duygusu ile yanlış arkadaşlıklar edinebildiği unutulmamalıdır.
- Gerekiyorsa bir uzmandan ya da profesyonel koçtan destek alınmalıdır.
Unutmayın ki, aile iletişimi yüksek seviyede olan gencin, hayata bakış açısı, algılaması, hayattan beklentileri ve ilişkileri her alanda pozitif olacaktır. Ailenin güvenini hisseden genç özgüvenli olur.
Çocuklarınızla iletişiminizin tam olduğu ve onlarla gurur duyduğunuz bir birliktelik dileğiyle…
YONCA TÜRKER; ICF Onaylı Profesyonel Koç Mentör/eğitmen
Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim