Ergenlik Dönemi ve İlişkilere Etkileri

Admin tarafından tarihinde yayınlandı

Ergenlik dönemindeki büyüme, yetişkin olma çabası ve zihinsel-bilişsel gelişimin etkisiyle ergenler ailelerinin kendisine fazla ilgi göstermesinden, üzerine düşmelerinden ve sorgulamalarından rahatsız olma eğilimi gösterirler.

Elif AKGÜL MUTLU ;Uzm. Yaşam Koçu / Ebeveyn ve Aile Koçu

Ergenlik dönemi hayatın önemli ve özen isteyen, ileri dönemlere dair kararların alındığı, önemli adımların atıldığı, 11-21 yaşları arasında yaşanan bir evresidir. Bu denli önemli olmasının yanında biyolojik, fiziksel, zihinsel gelişimin hızla devam ettiği, endokrin yapısındaki değişimlerle bireyin kendi bedenini, ruhsal yapısını ve düşüncelerini tanımaya, duygularını anlamlandırmaya çalıştığı zorlu bir süreçtir. Bu zorlu süreç bazen ergenlerin çevresi ile ilişkilerinde de zorlanmalarına, ailelerin ve öğretmenlerin ergenlerle iletişimde ve karşılıklı birbirini anlama konusunda sıkıntıya düşmelerine mahal verebilir.

İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan, hayata gözlerimizi açtığımız, ilk adımlarımızı attığımız, hayata dair fikir edindiğimiz, ileriki döneme dair izler bırakabilen, tüm hayatımızın temelini attığımız çocukluk çağından yetişkinlik çağına geçiş aşaması olan ergenlik; bireyin iki dönem arasında kalmasına ve bazen çocuk bazen yetişkin davranışları sergilemesine yol açarak ailelerin de kafasını karıştırabilir. Bu dönemde ailelerin bu geçiş sürecini anlayışla karşılayarak çocuklarını ihtiyaç duydukları alanlarda yönlendirmeleri, onlara rehberlik etmeleri önemlidir.

Ergenler, hayatın bu iki dönemi arasında hayatı ve kendilerini tanımaya, fiziksel-ruhsal-zihinsel değişimlerine adapte olmaya ve hayatlarının ilerleyen dönemlerine dair zorlu kararları vermeye çalışırken, bir yandan da okul döneminin zorlu ve rekabet içeren yollarıyla mücadele ederler. Bu durum onların çevrelerinden anlayış ve hoşgörü beklemelerini zorunlu kılar. Daha da ötesi, anlaşılmayı ve doğru anlaşılmayı beklemelerine yol açar. Ailelerin ergenlik çağındaki çocuklarının zihinsel ve ruhsal gelişim sürecinin devam ettiğinin bilincinde olarak davranmaları önemlidir. Bu dönemde ergenlerin fikirlerine saygı duyulmadığını, hatta dinlenmediklerini, çocuksu bulunduklarını hissetmeleri ya da davranışlarındaki iniş çıkışların büyükleri tarafından tepki görmesi ergenlerin içinde bulunduğu durumun daha da zorlaşmasına ve asi bir duruş sergilemelerine yol açabilir. Burada karşılıklı anlayış ve saygı, sevginin doğru ifade edilmesi işleri kolaylaştıracaktır. Bu zahmetli süreç olumlu atlatılırsa bu dönemin sonunda kendinden emin, güçlü, sorumluluk sahibi bireyler topluma kazandırılmış olur. Bu yolla kendini seven, kendine inanan, güçlü, çalışkan, azimli, tuttuğunu koparan, iş-ilişkiler ve yaşamın her alanından tatmin sağlayan yetişkinler yetiştirilerek daha mutlu hayatların temeli atılmış olur.

Ergenlik dönemindeki büyüme, yetişkin olma çabası ve zihinsel-bilişsel gelişimin etkisiyle ergenler ailelerinin kendisine fazla ilgi göstermesinden, üzerine düşmelerinden ve sorgulamalarından rahatsız olma eğilimi gösterirler. Kendilerine fazla sevecen ve çocuksu davranılmasından, büyüdüklerinin fark edilmemesinden, yetişkin sorumlulukları için küçümsenmekten hoşlanmazlar. Bu durum onların büyüdüklerini ifade edememelerine yol açarak ve yapabileceklerini ispata ihtiyaç duydukları bu dönemde onları geri çekerek motivasyonlarını ve özgüvenlerini zedeler, içe kapanmalarına yol açabilir. Bunu ailelerine güvenin ve aile ilişkilerinin zedelenmesi izler. Ergenlik çağındaki bireylere; yapabilecekleri eylemlerde güvenilerek yaşlarına uygun sorumluluklar verilmeli, bu yolla özgüvenleri güçlendirilmelidir, yetenek ve eğilimlerini keşfetmeleri desteklenmelidir. Bu şekilde hayatlarını sorumluluk sahibi, yeteneklerinin farkında ve niteliklerini ortaya koyabilen, başarılı, aktif ve mutlu bir şekilde devam ettirmelerinin önü açılmış olur.

Ergenlerin ilgi alanlarının çocukluk çağına göre değişmesiyle beraber yetişkin olmaya dair konulara merak ve araştırma isteği, arkadaşlarla sohbetlerinin niteliğinin değişmesi, kendi içine dönme davranışları görülebilir. Bu durum aileleri endişelendirmeden, bu değişikliklerin onların büyüme ve gelişme yolundaki basamakları olduğu fark edilmelidir.

Bu süreçteki değişimin getirdiği olumlu yenilikler ailelerce kabul edilmeli, aileler çocuklarına hoşgörü ve anlayışla yaklaşmalı, zorlu dönemler sabırla aşılmaya çalışılmalıdır. Ebeveynler bu dönemde empati özelliklerini harekete geçirerek kendi gençlik dönemlerinden feyz alarak çocuklarını doğru anlamaya çalışmalı, iyi iletişim kurmalı, onları dinlemeli ve en çok ihtiyaç duyulan rehberliklerini eksik etmemelidirler. Ailelerin ve ergenlerin birbirlerine olan anlayışı birbirlerini tamamlamalarını sağlayarak bu dönemin güçlü bir şekilde atlatılmasına olanak tanır. Aileler bu dönemi zorlukları göz ardı etmeden, ancak doğru yöneterek, bu hızlı gelişim döneminin dinamizmine ayak uydurarak, olumlu taraflarını ön plana alarak ergen çocuklarıyla birlikte bu dönemin tadını çıkarmalıdırlar. Bu dönemde gelişimsel süreçte yaşanan bilişsel değişim ergenlerde yüksek özgüvene sebebiyet verir, zihinsel ve bilişsel süreçlerin hızlı olması ergenlerin kendine ait fikirler geliştirmesine, yaşıtlarıyla birlikte çağa uygun bakış açıları oluşturmasına yol açar. Yüksek özgüven; çağımızın bilgi teknolojileri ve sosyal gelişime açık yapısına yetişkinlerden daha aktif bir şekilde adapte olan ergenlerin bilgi, beceri, kendini geliştirme ve kendi kararlarını verme konusunda yetkin hissetmelerine yol açar. Çağımızda bu durum doğru olmakla birlikte deneyim eksikliği ergenlerin ailelerinin yardımına ihtiyaç duymalarına sebep olur. Aileler ile en çok çatışılan konulardan biri olan deneyim konusu; ebeveyn ve aile büyüklerinin çatışmak yerine paylaştıkları bir alan olmalı ve ergenlere yön gösterdikleri bir yolda ilerlemelidir. Bu noktada aileler deneyim ve bilgi birikimi paylaşımının fazlasından kaçınmalı, ergen çocuklarının kendi bilgi ve deneyimlerini, ölçülü sınırlar dahilinde yaşamalarına da olanak tanıyarak, kendi fikirlerini oluşturmalarına ve düşüncelerini ortaya çıkarmalarına izin vermeli, hatta yaşamın ilerleyen dönemlerinde de en çok gereksinim duyulan iletişim alanında ilerlemiş çocuklar yetiştirmek için itinalı davranmalıdır. İfade gücünü geliştirmeyi ve iyi iletişim kurmayı destekleyen yetiştirme biçimi ergen çocuklarının özgüvenlerine, insani ilişkilerine, bireysel başarılarına ve ardından kolektif başarı ve kazanımlara olumlu katkı sağlayacaktır.

Ergenlikte oluşan yüksek özgüven ve coşku zaman zaman aile bireyleri arasında seslerin yükselmesine, fikir çatışmalarına yol açabilir. Aile büyükleri ve ergenler arasındaki bakış açısı farklılığı ve kuşaklar arası farklılıklar da eklendiğinde çatışmalar kaçınılmaz olabilir.

Burada önemli olan çatışmalardan kaçınmak değil, onları etkili ve geliştirici bir biçimde yönetebilmektir. Hayatı öğrenme çabası sürerken bir yandan da yüksek özgüven ve yüksek coşkunun beraberinde getirdiği yüksek perdeden konuşma, fikirlerinde iddialaşma, inatçılık, geribildirimi kabul etmeme, yönlendirilmeye karşı çıkma davranışları aileler tarafından ergenin vurdumduymaz olduğu, ailesini yeteri kadar saymadığı izlenimi verebilir.

Kuşaklar arası farklılıklar, ergenlerin yaşıtlarıyla ortak sahip olduğu aşılmaya ihtiyaç duyan zorluklar ve birey olma çabalarının da etkisiyle ergenlerin çocukluğundaki aile ve öğretmenlerine olan ilgisi artık arkadaşlarına kayar. Bu dönemde arkadaşlıklar, sanat ve spora ilgi duyma, yalnız vakit geçirme, odasından çıkmama, kendiyle baş başa kalma, karşı cinse ilgi duyma, özdeşim kurma gibi ilgi alanlarının değişmesine yönelik davranışlar ergenler için ön plana geçer.

Ebeveynlerin ergenin yöneldiği alanlar için endişelerini minimum düzeyde tutarak ergen çocuklarının yönelimlerini kontrol ederken özgürleşmelerine de imkan tanımaları faydalı olacaktır. Bunu sağlarken doğru iletişim, anlayış, iyi ifade ve doğru anlaşılma önemsenmelidir.

Ergenlik dönemindeki bireylerin ilgi alanlarının değişmesi, kendi bedenini ve ruhsal yapısını tanıma ve kişiliğini oluşturma çabası onların derslerine olan ilgisini ve adaptasyonunu olumsuz etkileyebilir. Ebeveyn ve eğitimcilerin doğru yönlendirmesi, planlama, zaman yönetimi, motivasyon ve ihtiyaçların tespiti, karşılıklı birbirini doğru anlama, ihtiyaçlara yönelik organize olma yolu ile üstesinden gelinebilir. Ebeveynler çocuklarındaki değişimi izleyerek onları tanımaya çalışmalı, eksik ve aşırı yönlerini dengelemelerine yardımcı olmalı, onları kişilik yapılarına uygun olarak yönlendirmeli, bu sayede kişiliklerinin yerleşmesine ve gelişmesine destek vermelidirler.

Çocuklarımızı kendini ifade etme, doğru aktarım, etkili iletişim, iyi ilişkiler kurma, etkileşimde bulunma, özgür düşünce, stratejik düşünme, duygusal zeka, yaratıcı fikirler geliştirme, girişkenlik, disiplin, planlama, organize olma konularında destekleyen bir yetiştirme şekli ülkemiz ve dünyamız için faydalı olacak ve etkili, etkin, özgüvenli bireylerden oluşan bir dünyada yaşanmasını olanaklı kılacaktır. Bu özelliklerle yetişen birey kendi çocuklarını da bu doğrultuda yetiştirerek küreselleşen dünyaya olumlu katkılar sağlayacaktır. Bu durum aile, iş dünyası, ilişkiler ve bireysel gelişime de önemi yadsınamaz olumlu etkiler bırakacaktır.

Sağlıklı ilişkiler dilerim…

Uzm. Yaşam Koçu / Ebeveyn ve Aile Koçu

Elif Akgül Mutlu

Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim