Duygular ve Kişilerarası İletişim

Admin tarafından tarihinde yayınlandı

Bir Bakışta Saklı Olanı Görmek

ZEYNEP AKSU – UI/UX Designer



“Kişilerarası iletişim, sadece sözlerin değil, duyguların da aktığı bir nehir gibidir. Bazen coşkun, bazen durgun, bazen bulanık, bazen berrak… Duygularla konuşabilmek, sadece ne söylediğini değil, nasıl söylediğini ve ne hissettirdiğini de bilmek demektir.”

Hayat, birbiriyle kesişen duyguların ve kelimelerin sonsuz bir ağıdır. Kimi zaman bir tebessümle filizlenir iletişim; kimi zaman bir göz kaçırmasıyla sessizliğe gömülür. Oysa çoğu zaman konuşmaktan çok daha fazlasını söyler insan; bir omuz düşüklüğü, bir iç çekiş, ya da gözlerdeki buğulu bakış… İşte tam da burada başlar duyguların, kişilerarası iletişimin gizli dili.

Bir insanla karşı karşıya oturduğumuzda, kelimeler havada salınırken, gerçekte kalpler konuşur. Duygular, kelimelerin ardındaki mürekkep gibidir; bazen sevgiyle yazılmış bir cümlede sıcaklık, bazen bir eleştiride soğukluk… Ama her durumda, duygular vardır ve hep oradadır. Onları görmezden gelmek, bir kitabı kapağından okumaya çalışmak gibidir.

Daniel Goleman’ın da dediği gibi:

“Kendimizi ve başkalarını anlamanın anahtarı duygusal zekadır.”

Duygusal zekâ, sadece duygularımızı tanımakla değil, onları ilişkilerimizde kullanabilmekle de ilgilidir. Duygular, ilişkilerin dokusunu oluşturan görünmez ipliklerdir. Bir anne ile çocuğu arasında, bir dostla dost arasında, bir öğretmenle öğrencisi arasında… Her kelimenin, her jestin ardında bir duygu taşır insan. Ve bu duyguları anlamak, sağlıklı bir iletişim kurmanın anahtarıdır. Öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı, sevinç, umut… Her biri, bir durakta durup dinlenmek ister. Kırgın bir dost, belki sadece “Beni anla” demektedir. Sessizleşmiş bir çocuk, “Beni fark et” diye fısıldar aslında.

John Gottman da bu konuyu şöyle dile getirir: “Çocuklarımıza duyguları tanımayı öğretmek, onlara hayat boyu sürecek bir yetenek kazandırır.”

Ancak bu sadece çocuklar için değil, hepimiz için geçerlidir; çünkü duygularla iletişim kurabilmek, her yaşta bir beceri ve bilinç işidir.

Kişilerarası iletişim, sadece sözlerin değil, duyguların da aktığı bir nehir gibidir. Bazen coşkun, bazen durgun, bazen bulanık, bazen berrak… Duygularla konuşabilmek, sadece ne söylediğini değil, nasıl söylediğini ve ne hissettirdiğini de bilmek demektir. Ses tonundaki bir titreme, mesajın satır aralarındaki bir cümle, gözlerdeki bir parıltı… Hepsi birer ipucudur.

İşte burada başlar duygusal farkındalığın ve duygulara koçluğun önemi. Bir dost sohbetinde, bir iş görüşmesinde, bir aile içi tartışmada… Duyguları görmek, duyguları duyabilmek, duygularla temas edebilmek. İşte gerçek iletişim budur.

Ve belki de asıl mesele şudur:

Duyguları bastırmak değil, onları bir dil gibi öğrenmek ve ifade edebilmek.

“Bu beni üzdü.” diyebilmek.

“Şu anda çok mutluyum.” diyebilmek.

“Bu konuşma beni endişelendiriyor.” diyebilmek.

Çünkü duygular konuşur, ve biz sustuğumuzu sandığımızda bile onlar içimizde konuşmaya devam eder.

Kısacası, kişilerarası iletişim, bir dil değil, bir kalp meselesidir. Anlamaya niyet ettiğimizde, kelimelerin ötesindeki duyguları görmeyi öğreniriz. Ve belki de en büyük iletişim başarısı, birinin “Beni anladın mı?” sorusuna gönül rahatlığıyla “Evet, seni anlıyorum.” diyebilmektir.

Unutmayalım, duygular konuşur… Yeter ki biz onları duymayı seçelim.

ZEYNEP AKSU – UI/UX Designer



0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar yer tutucu