İletişimin Görünmeyen Dili

Nurcan Bekiş – Profosyonel Yaşam Koçu ve Numerolog
Hiç birine, ‘Ben aslında böyle hissetmemiştim’ dediğiniz oldu mu? Ya da bir bakışın, bir suskunluğun, söylenmemiş bir kelimeden daha çok şey anlattığınızı hissettiniz mi? İletişim sandığımızdan çok daha derin bir süreçtir. Sadece kelimelerle değil, duygularla kurulur. Bazen ‘Nasılsın’ sorusu bile, samimi bir ilgilye sorulduğunda birinin gününü aydınlatabilir. İşte bu yüzden, duygularla kurulan iletişim, ilişkilerin gerçek gücünü belirler. Bu yazımda ‘Duygulara koçluk’ yaklaşımı ile kendimizi ve başkalarını daha derinden anlamanın yollarını keşfedeceğiz.
Her gün yüzlerce kelime konuşuyor, onlarca insanla iletişim kuruyoruz. Peki gerçekten anlaşılıyor muyuz? Ya da biz karşımızdakini duyuyor muyuz? Ne kadar duyuyoruz ve duymaya çalışıyoruz. Duygular iletişimin görünmeyen ama en güçlü dili. Ve ne yazık ki çoğu zaman bu dili görmezden geliyoruz.
Günümüz dünyasında iletişim, sadece kelimelerden ibaret değildir. Beden dili, ses tonu, mimikler ve en önemlisi duygular, kurduğumuz her bağın temel taşı. İşte bu noktada ’duygulara koçluk’, bireyin kendini anlaması, ifade etmesi ve karşısındakini empatiyle dinlemesi için etkili bir yol sunar.
İçimizdeki öfke, kırgınlık, sevinç ya da korku…. Bastırılmadan, yargılanmadan tanınmak ister. Duygulara koçluk, kişinin kendi iç sesini duymasını sağlar. Hangi duygunun altında hangi ihtiyacın olduğunu anlamak, hem kendimizle hem çevremizle daha sağlıklı ilişkiler kurmanın kapısını aralar.İnsanlar çoğu zaman duyulmak ister, çözülmek değil. Biri duygusunu paylaştığında, hemen tavsiye vermek ya da sorunu çözmek için harekete geçeriz. Oysa duygulara koçluk yaklaşımı, karşıdakini ‘duymayı’ önceler. Şu anda ne hissediyor?’ sorusu ile başlayan bu yaklaşım, ilişkileri dönüştürür.
Duygulara koçluk, bir çözüm sunmaktan çok, güvenli bir alan yaratır. Yargısızca dinlemek, aynalamak, duyguların kabul gördüğü bir atmosfer oluşturmak, bireyin kendi iç kaynaklarıyla temas etmesine olanak sağlar. Bu yaklaşım özellikle çiftler, ebeveynler ve liderler için güçlü bir araç haline gelir. Sağlıklı iletişim, ancak duygusal farkındalıkla mümkün olur. Duygularını tanıyan, ifade edebilen ve karşısındakini anlayabilen bireyler, hem kişisel hem profesyonel yaşamlarında daha derin bağlar kurar. Duygulara koçluk bu bağları güçlendirir, empatiyi geliştirir ve çatışmaların çözümünü kolaylaştırır. Bunlarla birlikte konu ‘duygular’ olduğunda, bu alan hassas ve derin bir boyut kazanır. Çünkü duygular, bireyin iç dünyasının kapılarını aralar. Koçun bu kapıdan saygıyla geçmesi, profesyonel bir özen ve duygusal hassasiyet gerektirir.
Duygulara koçlukta, koçluğun temel duruşu yargısızlıktır. Danışanın ifade ettiği öfke, korku, suçluluk ya da utanma gibi duygular; İyi ya da kötü olarak etiketlenmeden dinlenmelidir. Duyguların ortaya çıkmasına izin vermek, onları bastırmak ya da değiştirmeye çalışmadan önce anlamaya odaklanmak gerekir. Bu, danışan için güvenli bir alan yaratır.
Her duygunun ardında karşılanmamış ya da karşılanmış bir ihtiyaç yatar. Örneğin kıskançlık duygusu sevgi ve aidiyet ihtiyacını, öfke ise sınırların ihlal edildiğini gösterebilir. Duygulara koçlukta önemli olan, sadece duyguyu tanımlamak değil, bu duygunun hangi ihtiyacın sinyali olduğunu keşfetmektir. Bir koç da, danışanla derin bir
bağ kurmak istiyorsa, önce kendi duygularını tanımalı ve yönetebilmelidir. Çünkü bastırılmış, farkında olunmayan duygular koçluk sürecine de yansır. Profesyonel bir koç, kendi tetiklenmelerini tanıyabilmeli ve danışanının duygusunu sahiplenmeden ona eşlik edebilmelidir.
Yazımın sonuna gelmişken diyebilirim ki; Duygular kişisel rehberlerimizdir ve iletişim sadece ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimiz ve hangi duyguyla söylediğimizdir. Duygulara kulak vererek başladığımız her sohbet, bir bağa dönüşür. Ve unutmayalım, duyulmak iyileştirir.
Nurcan Bekiş – Profosyonel Yaşam Koçu ve Numerolog
0 yorum