Akıl ve Gönül İş Birliği ile İlerlemek

Admin tarafından tarihinde yayınlandı


İpek Kaytaz – Değişim Yönetimi ve Dönüşüm Koçu

“Sizce nerededir aklımız ve gönlümüz? Peki kaç karış açılmıştır araları? Kapanır mı mesafeler ayrılığı ilk fark edişimizde? Ayrılık mı daha çok kanatır yüreğimizi yoksa bile bile adım atamamak mı, aksini yapmaya her ne ise?”

Biz insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz, bizim düşünen bir varlık olmamızdır. Hayatta kalmak için kullandığımız temel güdülerin de ötesinde, diğer insanlar ile ilişki kurar, sorgular, anlam arar ve anlam yaratırız. Bunu yapmak için de her gün belki yüzlerce karar alırız.

Sabah güne başlarken hangi kıyafeti giyeceğimiz, o gün içinde neler yapacağımız, karşımıza çıkan engeller veya fırsatlar karşısında nasıl davranacağımız farklı kararlar aldırır bize. Aslında her yeni gün kendimizi yeniden yaratmak için eşsiz bir fırsat çıkarır önümüze, eğer bakmasını bilirsek. Aldığımız kararların sorumluluğunu üstlenmek, öğrendiklerimizden ders çıkarmak, planlar yapmak, onları uygulamak için bile karar vererek ilerlememiz gerekir.

Peki nedir bir kararı başarılı veya başarısız kılan? Aslında bu sorunun tek bir yanıtı olmadığını düşünüyorum. Kimi kararlarımızda mantıklı ve akılcı yönümüz ön plandadır, kimilerinde ise duygularımız, sezgilerimiz rehberlik eder bize. O an için en doğru olduğunu düşündüğümüz, buna inandığımız sürece aklımız da gönlümüz de rahatça durur yerlerinde.

Peki çatışma nerede başlar yaşamda? Gitmek istemediğimiz bir aile toplantısında olduğumuzda; çeşitlilik ve kapsayıcılığı savunan bir şirkette çalışıyorsak fakat yönetim kadrosunda kadın sayısı yok denecek kadar azsa; bir kadın olarak erkek egemen toplantılarda farklı tonda seyrediyorsa konuşmalar veya hamilelik, doğum izni gibi olasılıklar denizinde kapanıyorsa kapılar yüzümüze, çocuğumuzu popüler olduğu için bir etkinliğe gönderiyorsak fakat çocuğumuz hiç keyif almıyorsa orada olmaktan, imkânım olsa ekip biçerim toprağa temas ederim diye iç geçirirken asfalt yolları arşınlıyorsak her gün; ne yapıyorsam ailem için yapıyorum diyerek uzun mesailer nedeniyle göremiyorsak eşimizi, çocuklarımızı…

Sizce nerededir aklımız ve gönlümüz? Peki kaç karış açılmıştır araları? Kapanır mı mesafeler ayrılığı ilk fark edişimizde? Ayrılık mı daha çok kanatır yüreğimizi yoksa bile bile adım atamamak mı, aksini yapmaya her ne ise?

İlerlemeler en büyük çatışmalardan doğar derler. İnsanoğlu ileriye gidiyorsa hep, bilinmeyeni keşfederek, deneyerek, devam ederek, ne olursa olsun ileri gitme istikrarını koruyarak, kendini adayarak… Çare de bulunur öyleyse ayrı telden çalan aklı ve gönlü birleştirmeye. Yeter ki isteyelim, dönüşüm içte başlar önce.

Beden, ruh, zihin ve duygular bir atın dört bacağı gibidir. Nasıl ki dört nala koşması için bir atın, tüm bacaklarının sağlıklı, güçlü olması gerekir; insanın da mutlu ve doyumlu bir hayat sürmesi için bu dörtlüyle temas içinde olması o derece önemlidir. Aldığımız her karar her birini yakından etkiler. İstemediğimiz bir ortamda olunca ağrır birden başımız veya midemiz; maddi kazanç uğruna vakit geçiremiyorsak ailemizle hele bir de aile değerimiz de yüksekse huzur bulamaz ruhumuz. Fizibilitesini yapmadan ve akılcı düşünmeden balıklama atlarsak özellikle bize heyecan veren bir fikre, peki ya yolda kalırsak?

Tüm bunlar size tanıdık geldiyse demek ki uyanıştasınız. Şimdi sıra doğru sorular ile dengeyi yakalamakta.

  • Düşersem kalkmak için güçlü nedenlerim nelerdir?
  • Beni en çok rahatsız eden şey nedir?
  • Peki ne olsa bu rahatsızlık ortadan kalkar?
  • Bunu yapmak için kaynaklarım (eğitimler, meslek, maddi birikim, çevre vb.) nelerdir?
  • Bana adım attıramayan engellerim nelerdir?
  • İstediğim değişim/dönüşüm için kendime koyduğum zamanı nasıl tariflerim?
  • Bu zamanı imkânlarım dahilinde nasıl değerlendiririm?
  • En önce hangi adımı atmak bana en büyük ivmeyi kazandırır?
  • İstediğim hayatı yaratmak için desteklerim nelerdir?
  • Yorulursam kendime ne söylersem bana iyi gelir?

Niyetimiz aklımızı ve gönlümüzü hizalamaksa eğer her soru bir kıvılcımdır. Bedenimize, ruhumuza, aklımıza ve duygularımıza odaklanarak vereceğimiz her cevap küçük de olsa bir adımdır, kendimiz için kendimize atacağımız. Yeter ki isteyelim. Cesaretle, açık yüreklilikle duyarsak içten gelen fısıltıları ve şefkatle yaklaşırsak kendimize, emin olun zamanı gelince tutuşur değişim kıvılcımları.

Her yeni gün, kendimizi anlamak, tanımak, hatalarımızı affetmek ve yeni başlangıçlara yelken açmak için birer davettir aslında. Yeter ki bakmayı, görmeyi, duymayı ve yürekten hissetmeyi seçelim.

İpek Kaytaz – Değişim Yönetimi ve Dönüşüm Koçu

Koru Coaching Magazine 2025 Temmuz – 11. Sayı




0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar yer tutucu