Benim Çocuğum Nereye Gitti?

Admin tarafından tarihinde yayınlandı

Erinlik (puberte), ergenlik yıllarının başlangıcında, hızlı beden gelişimi ve hormonların faaliyetinin meydana geldiği dönemdir.. ve bu durum gencin bedenine ilgisini arttırır. Beden imajı, ergenin bedeni hakkındaki algı, düşünce ve duygularıdır.

GÖKBEN GÖNÜLTAŞ; Kişisel Gelişim Danışmanı/Profesyonel Koç

Çocuğu ergenliğe adım atmış her ebeveynin sorduğu bir sorudur belki de bu. Çocukluk ile erişkinlik arasında geçiş dönemi olan ve birçok yeni özelliğin kazanıldığı ve gelişimsel açıdan önemli bir dönemdir ergenlik. Aynı zamanda hala bebeğimiz olarak gördüğümüz çocuğumuzun gün geçtikçe bambaşka birine dönüştüğü fizyolojik, bilişsel, psikolojik değişikliklerinin yer aldığı bir dönemdir. Menarş ve ejekülasyon başlaması ise çocukta fizyolojik olgunluk olarak kabul edilir. Genellikle ergenliğin sonuna kadar da devam eder.

Ergenlerle ilgili beyinde oluşan değişiklikleri gözlemlemek üzere farklı yaşam dönemlerindeki bireylerle yapılan fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) çalışmaları; ergenlik ile diğer dönemler arasında beyin gelişimi, davranışsal ve biyolojik farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Çalışmalar; ergen beyninin, çocuk ve yetişkin beyninden temel olarak gri ve beyaz madde, yapısal bağlantılar bakımından farklılaştığını göstermiştir. Nörobilim araştırma ve çalışmaları ergenlikteki dürtü kontrolü ve riskli davranışların altında yatanın farklı beyin bölgeleri olduğunu da işaret etmektedir. Limbik sistem ve prefrontal korteksin güdülenmiş davranışlarda ve onların kontrolünde etkisi vardır ve bu bölgelerdeki değişimler ergenlerin riskli ve dürtüsel eylemlere doğru eğilim göstermelerine neden olmaktadır. Yapılan çalışmalar, en az 25 yaşına kadar ergen beyninin tam olarak olgunlaşmadığını, karar verme ve akıl yürütme becerilerinin de buna benzer biçimde sınırlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ergenin beyninde meydana gelen biyolojik değişiklikler; onun yaşama bakışı ve algılayışı, ilişkilerine yaklaşımı ve davranışlarına da yansımaktadır.

Erinlik (puberte), ergenlik yıllarının başlangıcında, hızlı beden gelişimi ve hormonların faaliyetinin meydana geldiği dönemdir.. ve bu durum gencin bedenine ilgisini arttırır. Beden imajı, ergenin bedeni hakkındaki algı, düşünce ve duygularıdır. Ergenlerin kendi bedeni ile zihnindeki ideal beden arasındaki farklılık ya da aynılıklar onların bedenlerinden memnuniyetini belirler. Ergen kızların beden memnuniyetsizliklerinin erkeklere oranla daha üst düzeyde yaşadıkları yapılan çalışmalarda elde edilen veriler arasındadır. Yaşamımızın çoğu alanını ele geçirmiş olan teknoloji ve sosyal medya; mükemmel kadın görünümüne dair imaj şekillenmesine neden olurken, henüz bedenindeki değişikliklerle hemhal olmaya çalışan kız çocuklarının kendilerini sadece bir bedenden ibaret olarak görüp, algılamasına sebep olmaktadır. Ve kadın bedenine dair fiziksel mükemmellik olgusu, her mecrada pompalanırken henüz ergenliğe yeni adım atmış kız çocukları için makyaj, boyalı saçlar, dövme kaşlar, ipek kirpikler, jel tırnaklar ve ne yazık ki 16 yaşına kadar inmiş olan burun estetikleri vb. uygulamalar olarak karşımıza çıkıyor. Gençlerin genel görünümlerine olan ilgileri ergenliğin sonuna kadar devam ederken, hızlı beden değişikliği ve fiziksel büyümenin hakim olduğu erinlik döneminde elbette psikolojik yapıda da değişiklikler meydana geliyor.

Ergenlikte ben merkezci düşünce hakim olup, tüm dikkatin kendi üzerinde toplandığına dair inancı vardır. Bu nedenle saçının bir teli, kaşının bir kıvrımının dahi başka kişilerce fark edildiğini düşünür. Genel kanaatleri kendilerini kimsenin anlayamayacağı düşüncesidir. Ergenlerin soyut ve hipotezlere dayalı düşünce tarzı ve idealizm arzularındaki artış kendilerini tüm olumsuzluklara karşı dayanıklı ve yenilmez görmesine neden olur.

Ergen gelişiminin sosyal alandaki süreçleri; aile, benlik, kişilik oluşumu, cinsiyet rollerinin kazanılması, ahlaki değerleri, yargıları, kültür, okul ortamı, arkadaş ilişkileri gibi konuları kapsar. Yoğun olarak bağımsız yaşama arzuları bulunmakta olup, özgürlük alanlarını zorlarlar. Bu noktada; erişkinlerin, ergenlerin olgun karar verebileceklerine inandıkları alanlarda onlara özerklik tanıması ve zamanla da bunu genişletmesi en faydalı yaklaşımlardan olacaktır. Ergenin bağımsızlığını kazanması gerçekte anne baba tutumuyla ilintilidir. Otoriter ve katı tutum sergileyen ailelerde ergenlik çağındaki çocukların sürekli şekilde kısıtlanması, alan tanınmaması; söz konusu ergenlerin ileriki yaşlarda kendi başına karar alma yetisini gerçekleştirememesine sebep olabilir. Bununla birlikte; ana baba ile çocuk çatışmasının bu dönemde arttığı gözlemlenmiş olup bu artışın sebepleri arasında; erinlikteki biyolojik değişimler, artan idealizm ve mantıksal akıl yürütmeyi içeren bilişsel değişimler, bağımsızlığa ve kimliğe odaklanan sosyal değişimler, ihlal edilen beklentiler vb. sayılabilir.

Özetle ergenlik; büyüme ve değişim evresi olup, çocuğun kendini aradığı kendini keşfetmeye çalıştığı bir dönemdir. Hormonların etkisiyle bedende görülen hızlı değişime paralel olarak beyinde de belirgin değişimler oluşmaya başlar ve çocuğumuz asi ve olaylara çabuk tepki gösteren bir genç olabilir. Ergenlik döneminde görülebilecek ruhsal değişiklikler ise, çabuk üzülmek, çabuk neşelenmek, çabuk öfkelenmek, duygu yoğunluğunun artması, duygularında tutarlı ve sürekliliği yakalayamama, yoğun kaygı, çalışma isteksizliği ve aşırı heyecanlanma olarak sayılabilir. Ergenlerde korku, öfke, kendine güven, sevgi, sorumluluk ve hüzünlenme gibi duygular daha yoğun yaşanabilir. Ergen kendi içsel dünyası içinde duyguları, öfkesi ile farkındalık kazandığında kontrol mekanizmalarını kullanabilir. Yine bu dönemde istekler artar, bencillik başlar. Bağımsızlaşma isteği artar. Hep aynı şeyi giyer, ya da çok fazla alışveriş isteği olur. Arkadaşlarına özenme başlar ve karşı cinse ilgi artar.

Bir ergen annesi olarak ekleyeceğim birkaç husus daha var. Öncelikle çocuklarımızı tanımalı, onların gelişimini yakından takip etmeli, ihtiyaçlarını göz ardı etmemeliyiz. Bununla birlikte; ondaki değişimin fiziksel ve biyolojik olduğu kadar beyindeki kimyasallarla da ilgili olduğunu da anlamalıyız. Böylelikle yaşama ve olaylara bizim gibi bakmalarını beklemek onlara haksızlık olur. Bu değişimlerin ergenin psikolojisini ve davranışlarını istemsiz bir şekilde değiştirdiğini kabul ettiğimizde ani öfke patlamalarının, duygu durum değişikliklerinin vb. nedenini de anlamış oluruz.

Bu dönemde; çocuğun artan isteklerinin tamamını yerine getirmek onu doyumsuz, paylaşımdan uzak ve bencil bir hale getirirken ileriki yaşamını da olumsuz etkileyecektir. Ergen üzerinde gereksiz ve baskıcı otorite kurarak ona söz hakkı tanımamak, çocuğun öz değer ve değerlilik duygularını zedelemenin yanı sıra benlik gelişimine de oldukça zarar verecektir. Özgüveni gelişemeyen ergen ise kendini okul ve iş yaşamında, toplumsal ve arkadaş ilişkilerinde hatta karşı cinsle ilişkilerinde ifade etmekte güçlük çekecektir. Belki de içine kapanık, özgüvensiz, iletişim kuramayan, çekingen bir birey olacaktır. Bu sürecin onun tüm yaşamını olumsuz etkilemesi de ihtimaller dahilindedir.

Yapılacak olan ergene alan tanımak lakin kontrolü de elden bırakmamaktır. Gereken özgüveni kazanmasına yardımcı olmak, onun dilinden konuşmak gerekirse arkadaşları ile de vakit geçirmek ve değerli olduğu duygusunu ona vermektir. Onu birey olarak kabul ettiğinizi göstermek, kendine dair seçimlerini kendisinin yapmasına müsaade etmektir.

Bu seçimlerin aynı zamanda akılcı olasılıklar taşımasına da dikkat etmek gerekir. Onu dinlemek, anlamak, alan tanımak, korkularının yersiz olduğunu ifade etmek, değer vermek çocuğunuzun sizinle her şeyini paylaşmasını sağlarken onlarla arkadaş olmak değil, ebeveyn kimliğini devam ettirmek de o derece kıymetlidir.

Sevgilerimle…

GÖKBEN GÖNÜLTAŞ

Kişisel Gelişim Danışmanı Profesyonel Koç

Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim