Kim Çıkardı Bu Ergenliği?
“Oysaki çocukluk, ergenlik, yetişkin olma hepsi de hayat yolculuğunda ilerlerken keşfedilen yollar dönemeçlerdir. Belki de hiçbiri diğerinden farklı değil. Belki de hepsi birbirinden değerli ve özel kimlikler. Bunu fark etmeye başladığımızda bize ışık olacak birçok yol belirir karşımızda.”
NAZAN TOPER KOÇ; ICF Profesyonel Koç/Eğitmen
Bizim zamanımızda ergenlik mi vardı?
Yerine,
Birey olabilmenin öneminin farkında mıyız?
Gelişmiş, ileri ve parlak bir gelecek için bireyin ergenlik döneminin önemi nedir? Onun gelişmesi için çıkardığı sorunları yönetme konusunda yetkinliğimiz var mı?
‘’Ergenlik’’ kelimesini duyduğumuzda belki de çoğumuzun aklımızda hep olumlu olmayan tecrübeler bir film şeridi gibi canlandı değil mi?
Oysaki çocukluk, ergenlik, yetişkin olma hepsi de hayat yolculuğunda ilerlerken keşfedilen yollar dönemeçlerdir. Belki de hiçbiri diğerinden farklı değil. Belki de hepsi birbirinden değerli ve özel kimlikler. Bunu fark etmeye başladığımızda bize ışık olacak birçok yol belirir karşımızda.
BİREY OLMAK VE BİREYİN HAYAT YOLCULUĞU…
Ergenlik dönemi o dönemi yaşayan bireyin acemiliğidir sadece. Daha önce hiç ergen olmadı. Daha önce kendisinin fiziksel ve duygusal gelişimini hiç bu denli fark etmedi, görmedi.
Beden gelişiyor, duygular coşuyor, kan delicesine akıyor. Evet, boyu uzuyor, kilo artıyor. Hatta elini kolunu nereye koyacağını bilemeyecek durumda, büyüyen ayakları bile dengesini sağlamak için zaman istiyor bedenden. Yoğunlaşmış duygulara bir de muhakeme yeteneğini fark etme ekleniyor ki henüz tam olarak bu yetenek gelişmemiştir. İşte bu nedenle ergenlik diğerlerine kıyasla daha da özel bir dönem olma özelliği taşır.
Bu dönemde daha fazla ilgi daha fazla sevgi, şefkat ve saygıyı görmek, tanımak, hissetmek ihtiyacında olur insan. Ciddiye alınmak, sözlerinin kesilmeden dinlenmesi ve değer görmesi için kendini bildiği yollardan ortaya koyar. Ben varım ve tam olarak buradayım der ve görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, hissetmeyen kalplere karşı dimdik ayaktadır.
Tabi bu değişim daha önce ergenliğini tam olarak yaşayamamış ebeveynlere de korku salar. O da bildiği yollardan kendi hakimiyetini sağlamak için kalkar ayağa. Bu bir çatışma oluşturur mu sizce? Tablo öyle görünüyor.
F. Nietzsche diyor ki ‘Müziğin sesini duymayanlar, dans edenleri deli sanırlar.’ O halde yeterince sessiz olup kulak kesilebilirsek duyabileceğiz ne söylediklerini. Evet istedikleri sadece kendisi olmasına izin verilmesi. Biraz kendinin bu yeni haline alışmak, biraz kendini tanımak, biraz değer görmek ve belki de birey olma yolculuğunda sizden destek almak.
Destek almak konusunu da açmak gerekirse; Bu noktada ebeveynlere düşen, olgunlaşınca kozadan çıkıp zaten kelebek olabilecek tırtıla, iyilik yapıyorum sanıp eliyle kozadan çıkarmak değil, makul ölçüler ve sınırlar içiresinde yani diğerlerine sıkıntı vermeyecek, diğerlerinin özgürlüğüne kadar olan alanda, kendini doya doya hissetsin gençliğini de ergenliğini de. Anlasın fark etsin bu değişimi gelişimi. Yaşamasına izin verin. Hatalarıyla güçlenmesine izin verin. bulmasına gelişmesine destek olmaktır. Sohbet etmek, etkin dinlemek, anlamaya çalışmak, yanında olduğunu hissettirmek, hatalarıyla öğrenebilmesi için sonsuz değil, yeterli alanı açabilmek.
Sorumluluklarının ne olduğunu biraz da deneyimleyerek öğrensin. Deneyimlesin ki fiziksel ve duygusal kasları gelişsin. Kendi başına uçabilecek kanatlarını güçlendirebilsin. Ani çıkacak rüzgarlarda savrulmayıp yolunu bulabilsin.
Velhasıl ergen olanın da bir insan olduğunu unutmadan, bir birey olarak gerekli saygı, sevgi, şefkat, değer gösterilmesi, özenli iletişim kurulması onu bu yolculuğunda destekleyecektir, güçlendirecektir. Ensesinde değil, makul sınırlar içerisinde, sırtında şefkatli bir el olarak arkasında durabilmek.
Neden mi? Çünkü ergenliğini doyasıya yaşamayan gençler, yaş alsalar dahi yaşlı ergenler olarak ergenliklerini tamamlamaya devam edeceklerdir.
Bunu hiçbirimiz istemeyiz değil mi?
NAZAN TOPER KOÇ
ICF Profesyonel Koç/Eğitmen
Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim