Üç Öğüt
Mesnevi’den Hikayeler
Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı.Tutunca aldı eline. Alır almaz Serçe dillendi ve,
‘bugüne kadar’ dedi, ‘sığır ve koyunlar yedin. Yediklerini düşünsene. Doymadın mı da benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun? Onlar seni doyurmadıysa ben ne yapabilirim ki. Bırak beni’
Avcı şaşırdı. Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine. Serçe, sürdürdü konuşmasını,
‘şayet bırakırsan sana üç altın öğüt vereceğim. Bir lokma kuş etini mi tercih ediyorsun ömrün boyunca yararını göreceğin üç öğüdü mü? İyi düşün’
Avcı düşündü ve kararını verdi,
‘kabul’ dedi, ‘seni bırakacağım. Neymiş bakalım bana vereceğin öğüt?’
Serçe,
‘bir şartım var ama’ dedi.
Avcı,
‘bir de şart mı koşuyorsun bana?’ diye sordu.
Serçe,
‘kabul edersen’ deyince,
‘peki’ dedi Avcı, ‘şartın neymiş bakalım?’
‘Öğüdün birini’ dedi Serçe, ‘elindeyken vereceğim, ikincisini karşıki damın üzerinde, sonuncusunu ise ağaçta söyleyeceğim’
Avcı bunu da kabul etti.
Serçe,
‘birinci nasihatım’ dedi, ‘olmayacak işe söyleyeni kim olursa olsun inanma’
Avcı avcunu açtı, bıraktı onu. Pırrr diye uçarak karşıdaki evin damına kondu,
‘olmuş şeye üzülme’ dedi, ‘kaçırdığın fırsatların arkasından asla kederlenme. Yaşadığın anın kıymetini bil, pişmanlıkla zamanı geçirme’ dedi ve ekledi, ‘karnımda paha biçilmez bir inci tanesi vardı benim. Ama kaçırdın onu. Kısmetin değilmiş’
Eyvah!’ diye sızlandı Avcı, ‘ben ne yaptım, neden seni bıraktım?’
Serçe,
‘az önce ne söyledim sana? Kaçırdığın şey için dövünmeyecek, pişmanlıkla vaktini geçirmeyeceksin. Ayrıca ilk öğüdüm neydi unuttun mu? Kim söylerle söylesin, olmayacak şeye inanma’
Avcı’nın aklı başına gelmişti. Kendisiyle alay ediyordu besbelli.
‘Bir de’ dedi, ‘şu üçüncü nasihatini görelim’
Serçe ağaçtaydı artık,
‘boşver onu’ dedi, ‘ikisini tuttun mu ki üçüncüsünü bekliyorsun. Hadi bana eyvallah’
Ve uçup yitti gözden.
Avcı şaşkınlık içinde bakakaldı arkasından.
0 yorum