Zeytin Ağacı
Kişisel Gelişim Dizisi
“Hatırlamanın zorlaşması her şeyi unuttuğumuz anlamına gelmez. Travmatik olayların parçası olan kelimeler, görüntüler ve dürtüler, içimizde taşıdığımız acının gizli dilini oluşturmak üzere yeniden ortaya çıkarlar. Hiçbir şey kaybolmaz, parçalar sadece yön değiştirirler. Korkularımızın ve hastalık belirtilerimizin ardında bağlantı kurduğumuz zaman çözüm için yeni olasılıklara açılmış oluruz.“
Başrollerini Tuba Büyüküstün, Seda Bakan ve Boncuk Yılmaz’ın paylaştığı Zeytin Ağacı dizisi, 2022 yılında yayınlanmaya başladığında çok büyük bir ilgi görürken psikoloji ve aile dizimi tartışmalarının da ortasında yer aldı. Yönetmenliğini Burcu Alptekin ve Erdem Tepegöz’ün üstlendiği dizinin senaryosunu Nuran Evren Şit’in yazdı. Babasını yitirmesinin ardından yaşadığı üzüntüyü atlabilmek için bir süre aile dizimi toplantılarına katılan Senarist Nuran Evren Şit, bu toplantılardan etkilenerek dizinin senaryosunu yazmaya başlamıştır.
Dizide Ada, Sevgi ve Leyla’nın üniversitede başlayan arkadaşlıkları güçlü bir dostluğa dönüşmüştür. Ada, başarılı bir genel cerrah, Sevgi hırslı bir avukatken, Leyla ise kariyer yapmamış eşi ve oğlu ile mutlu bir yaşam sürmektedir. Ne var ki, Sevgi’ye kanser teşhisi konmuştur. Kanser tedavisinden beklediğini bulamayan Sevgi hastanede karşılaştığı bir hastanın annesinden Ayvalık’ta yaşayan Zaman Bey isminde şifacı birisinin olduğunu duyar. Sevgi, arkadaşlarının hastanede kalma tavsiyesini dinlemez, o son umut olarak Zaman bey isimli şahsı bulmak istemektedir. Sevgi’yi bu kararından döndüremeyeceklerini anlayan arkadaşları hep birlikte Ayvalık’a doğru yola koyulurlar. Ayvalık’ta bu üç yakın dostu sürprizler beklemektedir.
Sevgi, Zaman Bey ile karşılaştığında “siz bana yardım edebilir misiniz?” diye sorar. Zaman Bey şöyle cevap verir: “Sevgi, köken aile açılımı tıbbi bir tedavi vaat etmez. O hekimlerin işi, bizim alanımız değil. Biz sadece hastalıkların ruhsal kökenleri ile çalışırız. Eğer kaynağa dokunabilirsek hastalık iyiye gidebilir. Tabii kesin değil” der ve Sevgi’ye şu ilginç soruyu sorar; “Sevgi, kansere teşekkür edebilir misin?” Sevgi ise: “Tabii ki hayır, ben hayatım boyunca sigara içmedim, sağlıklı yaşadım, hep iyi bir insan olmaya çalıştım. Ben bunu hak edecek bir şey yapmadım. Mümkünse defolup gitsin.” der. Zaman Beyin cevabı ise: “Belki de bu hastalığın sana hatırlatmak istediği bir şey vardır.” olur.
Bu arada Doktor Ada da Zaman Bey ile tanışır. Dizide Doktor ada pozitif bilimi ve aklı temsil ederken Zaman spirtüelizmi ve alternatif tıpbı temsil etmektedir. Yıllarca tıp eğitimi alan ve bilimle akla inanan Doktor Ada, gördükleri karşısında şaşıracak ancak Zaman beye inanmakta direnecektir.
Doktor Ada evli olmasına rağmen eski sevilisi olan Toprak ile bağını bir türlü koparamamıştır. Ada bir gece eşinin kendisini aldattığını farkeder, o öfkeyle evden ayrılıp bir ameliyata girmek durumuda kalır. Fakat Doktor Ada’nın elleri titremektedir.
Dizide Ada, Mark Wolynn‘in “Seninle Başlamadı” kitabını okumaya başlar. Kalıtsal aile travmalarını anlatan kitaptan Ada şunları okur; “Hatırlamanın zorlaşması her şeyi unuttuğumuz anlamına gelmez. Travmatik olayların parçası olan kelimeler, görüntüler ve dürtüler, içimizde taşıdığımız acının gizli dilini oluşturmak üzere yeniden ortaya çıkarlar. Hiçbir şey kaybolmaz, parçalar sadece yön değiştirirler. Korkularımızın ve hastalık belirtilerimizin ardında bağlantı kurduğumuz zaman çözüm için yeni olasılıklara açılmış oluruz.“
Ada, Zaman Bey’in yanına gider ve birlikte hastalanan bir zeytin ağacının yanında konuşmaya başlarlar. Zaman bey, ağacın kökünü kazar ve konuşmaya başlar; “Şimdi bu ağaç nereden baksan 50-60 yaşında var. Bu ağacın toprağın üstünde görüldüğü kadar altında da var. Kökleri hastaysa kökleri tedavi etmeden ağacın dallarını tedavi etmenin bir anlamı var mı? Yok. Eğer, kökler ölmeye başlarsa, ağacın hayat damarları tıkanır. Ağacın hayat damarları tıkanırsa hücrelerin besin kaynakları kesilir, besin kaynağı kesilen hücreler de yavaş yavaş…” Ada Zaman beyin bu sıradan anlatımlarına tepki gösterir.
Zaman bey devam eder; “Farz et ki bu zeytin sensin, bu da senin soy ağacın. En kökten yukarı doğru gelip seni besleyen damarlar var. Bu damarlar, hikâyeler taşıyor, acılar taşıyor, zenginlikler ve hazineler taşıyor. Annen, onun annesi ve onun annesi. Birbirinize görünmez bağlarla bağlısınız. Bu bağı yok saymak, kendi dişi yanına küsmek olur. Dişi yanın senin yaratıcı yönün, şefkatin. Sevgiyi alabilmen ve verebilmen demek. Bizim yaptığımız köklerdeki işte o yarayı bulmak ve oraya böyle küçük bir dokunuş yapmak.”