Naim Süleymanoğlu
Engelleri Aşan Başarı Hikayesi
Yedi kez Dünya Halter şampiyonu ve 46 dünya rekoru kıran üç kez Olimpiyat altın madalyası kazanan dünyaca ünlü haltercimiz Naim Süleymanoğlu’nun başarılarının ardındaki sır neydi? Naim Süleymanoğlu hangi engelleri aşarak hem Türk hem de dünya spor tarihine adını altın harflerle yazdırdı?
İlham Veren Başarı Hikayeleri
Naim Süleymanoğlu, Bulgaristan’ın Kırcaali İli’nin Momchilgrad Belediyesi’ne bağlı Türkçe adı Ahatlı olan Ptichar isimli bir dağ köyünde dünyaya geldi. Haltere 1977’de, on yaşındayken başlayan Naim Süleymanoğlu, on beş yaşındayken Brezilya’da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni unvanını aldı. 1984 yılında 16 yaşındayken, silkme kategorisinde vücut ağırlığının üç katını kaldıran ikinci halterci olarak tarihe geçti.
1983-1986 arasında gençlerde 13, büyüklerde 50 olmak üzere tam 63 rekor kırarken yine bu dönemde dünya ve Avrupa şampiyonalarında 52, 56 ve 60 kilolarda şampiyonluklar yaşadı. 1984, 1985 ve 1986’da dünyada yılın haltercisi seçildi.
1984 Los Angeles Olimpiyatları’na Bulgaristan’ın da Sovyetler Birliği ile birlikte olimpiyat oyunlarını boykot etmesi nedeniyle katılamadı. Bu dönemde Bulgar Hükûmetinin Türk Azınlığa karşı asimilasyon politiaksı da hız kazanmıştı. Naim Süleymanoğlu Türk isimlerinin yasaklaması nedeniyle adını Naum Shalamanov olarak değiştirmek zorunda kaldı. Bulgaristan’daki bu baskılardan kurtulmak ve Türkiye adına müsabakalara katılmak için için 1986’da Melbourne’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda Türkiye büyükelçiliğine sığınarak Türkiye’ye iltica etti.
Bulgaristan’da Todor Jivkov yönetimi o yıllarda ülkedeki Türk azınlığa karşı zorla asimilasyon politikası uygulayarak Bulgarlaştırma politikasına girişmişti. 1985 ile 1989 arasında Bulgaristan’da Türk ad ve soyadlarının Bulgar ad ve soyadlarıyla değiştirilmesi politikasına direnen Türkler Tuna Nehri üzerindeki Belene Adasındaki kampta hapsediliyorlardı. Kampa kapatılan Türkler; Türkçe konuşmak, sünnetli olmak, geleneklerini sürdürmekle suçlanıyorlardı. Naim Süleymanoğlu isminin değiştirilmesi üzerine artık bu ülkede yaşayamam diyerek Türkiye’ye kaçmanın yollarını aramaya başladı.
Naim nihayet, 1986’da daha 19 yaşında Melbourne’deki Dünya Kupası Finali’ne giderken, antrenörleri ve yöneticilerini atlatarak Canberra’daki Türk Büyükelçiliği’ne sığınmayı başardı. Büyükelçilik yetkilileri durumu Başbakan Turgut Özal’a bildirdiğinde, Başbakan Naim’in derhal Türkiye’ye getirilmesini emretti. Önce Londra’ya inen Naim, buradan özel bir jete bindirilerek sonunda İstanbul ve Ankara’ya uçtu. İstanbul’a gittikten sonra adını tekrar Süleymanoğlu olarak değiştirdi.
Süleymanoğlu, o yılları şöyle anlatıyor “Tüm olumsuzluklara rağmen, hiçbir zaman nostaljik olmadım. Böyle bir tavırla karşılandıktan sonra pişman olmazsınız. Bulgarlar 2 milyon kişinin ismini zorla değiştirdiler. Çok zor bir dönemdi. Olaylara tanık olanlar bilirdi. O gün hayatımda aldığım hiçbir kararı değiştirmezdim. Saati geri alabilsem bile, yine de Bulgaristan’dan kaçardım. Çünkü Türk halkı olarak Bulgaristan’da çok zor durumdaydık.“
“Bulgaristan’da Türklere yapılan zulümleri kabullenmem mümkün değildi. Türkleri yok sayanlar için ter dökmek istemiyordum. Türkiye’ye iltica edecektim. 1985-1986 şubat ayı sonuna kadar bütün Türklerin isimleri değiştirildi. Artık adım; Naum Shalamanov yapıldı. 1986’da Avustralya’nın Melbourne kentinde düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda birinci oldum. Şampiyonanın sonunda 10 Aralık 1986’da verilen akşam yemeğinde beni Türk Konsolosluğuna götürecek kişilerle tanıştım.”
Naim Süleymanoğlu’nun 1988 Seul Olimpiyatları’na Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan’a 1 milyon dolar ödendi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ödemeyle ilgili, olarak “Naim bize onu katbekat ödedi. Dünyada Türklerin reklamını yaptı.” diyerek engellerin nasıl aşıldığını anlattı.
Naim Süleymanoğlu başarıdan başarıya koşarken aslında psikolojik olarak da çok zor günler geçiriyordu. Kendisi her ne kadar Türkiye’ye sığınmış ise de ailesini Bulgaristan’da bırakmak zorunda kalmıştı. Seul Olimpiyatlarında dünya rekoru kırıp altın madalya aldıktan sonra şunları söylemişti: “Sporda bir adamın yapabileceği en büyük şeyi yaptım, ancak düşüncelerim altın madalya veya dünya rekorları değil. Düşüncelerim ailemle birlikte. En büyük umudum, onların da Türkiye’de bana katılmaları.” O Bulgaristan’ın baskıcı rejiminden hem ailesini hem de geride kalan soydaşlarını kurtarmak istiyordu. Bulgaristan, yaklaşık bir ay sonra annesi, babası ve iki kardeşinin de Türkiye’ye gelmesine izin verdi.
Naim Süleymanoğlu 3 Ekim 1988’de “Everybody Wins” başlığıyla Time dergisine kapak oldu. O yıl Avrupa Halter Şampiyonası’nın ardından dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından Beyaz Saray’a davet edilen Naim Süleymanoğlu, teklif edilen ABD vatandaşlığını ise reddetmişti.
Naim Süleymanoğlu yapmış olduğu derecelerin yanı sıra kişiliğiyle de ön plana çıkan bir sporcuydu. Başarıları ile Bulgaristan’da Türklerin uğradığı zulmü dünya kamuoyuna duyurmayı da başarmıştı. Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyon ve soykırımı Birleşmiş Milletler’de tüm dünyaya anlatma fırsatını buldu. BM’deki konuşmasında Naim Süleymanoğlu şunları söylemişti.
“Eviniz, işiniz, hatta sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz ama bir insanın hayatında kaybedebileceği en son şey kimliğidir. Bulgaristan’da yaşayan iki milyon Türk’ün isimleri değiştirildi. İşkence, zulüm gördüler. Bizim tek isteğimiz, evrensel insan haklarından, her bir dünya vatandaşı gibi faydalanalım. Doğduğumuz topraklarda, sahip olduğumuz kimliğimizle özgürce yaşamaktır. Bulgaristan Komünist Partisi bunu sağlayamıyorsa, o yerlerde yaşayan halkımızın, Anavatan’a Türkiye topraklarına dönmesine izin versin. Ben Naim SÜLEYMANOĞLU, bugün ve bundan sonra kırdığım her rekorun ardından, kazandığım her madalyanın peşinden, ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜK diye haykıracağım. Bunu sadece zulme uğramış Türk halkı için değil, insan hakları elinden alınmış her insan için…”
Naim Süleymanoğlu’nun Birleşmiş Milletler’deki bu konuşmasından kısa bir süre sonra baskılara dayanamayan Bulgar Komünist Partisi lideri Todor Jivkov “Bulgaristan’ı kendi vatanı olarak görmeyen ve dış güçlerin müdahalesiyle ülkelerine karşı koyan, komünist partisine itaat etmeyen, kendini Bulgar hissetmeyen vatandaşlar Bulgaristan’ı terk edebilir.” diyerek kapıları açmak zorunda kaldı.
Atletizm antrenörü olan Ertan Hatipoğlu, hemşehrisi Naim Süleymanoğlu’nun kabiliyetini Bulgaristan’da ilk fark edenlerdendi. Ertan Hatipoğlu o günleri şöyle anlatıyor:
“Kırcaali, yüzde 70’i Türklerden oluşan 60-70 bin kişilik küçük bir kasabaydı. Komünizmin hüküm sürdüğü 1970’li yıllardan bahsediyorum. 10 yaşındaydım ve Kırcaali’deki okulumda jimnastik grubundaydım. Biz jimnastik yaparken alt katta da halterciler çalışıyordu. Orada Naim’i ilk defa gördüm, benden beş yaş küçüktü. Ama ne ilginçtir ki 20 kilogramlık barları kaldırıyordu. Antrenörü Enver Türkileri babamın dostuydu. Böylesine büyük bir yeteneği bulmaktan dolayı gururluydu ve herkese öğrencisini tanıtırdı. Ve biz onu izlerken çok şaşırırdık. Çünkü 10 yaşında olmamıza rağmen o ağırlıkları kaldıramıyorduk. Naim nasıl yapıyordu bunu? Çok kabiliyetliydi. Salona yeni gelmişti, daha teknik bilmiyordu ama korkunç yetenekliydi…
Biz Türkler komünist rejimin baskısını görüyorduk ve yıllar içinde bu baskı arttı. 1984 Noel gecesinde Kırcaali’ye girdi tanklar. Tabii bu iş bizimle başlamadı, yavaş yavaş yayıldı. İlk önce Kuzey Bulgaristan’ı bastılar, “İsimleri değiştirmişler” diye duyduk. Camileri yıkmışlar, şunu yapmışlar falan filan… Ondan sonra baskı arttı. Ama biz bunları kimseye anlatamıyorduk. Çünkü dünya politikacılara inanmıyordu. Zaten bir taraf “Böyle bir şey var”, diğer taraf da “Yok öyle şey” diyordu. Bir sporcunun o rejimden kaçıp bütün dünyaya “Ben Naum Şalamanov değil, Naim Süleymanoğlu’yum” diye haykırması bu yüzden çok değerliydi. Her şeyi değiştiren, o haykırış oldu.”[1]
Geriye hala üzerine kırılamamış dünya rekorları ve örnek bir sporculuk ahlakı bırakan Naim Süleymanoğlu, siroza bağlı karaciğer yetmezliğine bağlı olarak 18 Kasım 2017 tarihinde 50 yaşında hayata gözlerini yumdu, Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.
[1] Sokrates Dergisi “Aya bile gitse”, Aralık 2017, https://socratesdergi.com/yazi/aya-bile-gitse
Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim