Dile Benden Ne Dilersen

Admin tarafından tarihinde yayınlandı

Zeynep Kalaycı Çanakçıoğlu

Profesyonel Koç

“Hiç mucizelere inandığınız oldu mu? Ya da en azından bir mucizeyi düşlemenin gizli zevkini tattığınız? Örneğin, ‘’dile benden ne dilersen’’ diyen cömert bir cininizin olduğunu hayal ettiniz mi bir an olsun? Ya da isteklerinizin bir çırpıda gerçek olduğu büyülü bir mekanı? Belki evet, belki de hayır…” (Yeşim Türköz, Büyü Dükkanı)

Belki on yıl önce okuduğum, kitapların arasında kaybolmuş sabırsızlıkla fark edilmek istercesine bir an da elime geliveren, sanki içinden çok derinlerden, gizemli, ahengiyle cezbeden, büyülü bir ses “Seni bekliyorum” diyordu. Bir an ürperdim içimi garip bir heyecan sardı. Karmaşık olan zihnim bir an da sustu, kitabın sayfalarını çevirdiğimde sanki koca bir boşlukta başka bir aleme çekilmiş, kendimi hikayelerin içinde bulmuştum.

Hikayeler bittiğinde çok uzun bir zaman geçmiş gibiydi. İçinde bulunduğum durumun sarhoşluğu ile kendime geldim. Neydi bu yaşadığım? Kendi içime bir yolculuk mu? Yoksa bir hayal alemi mi? Neden zihnim ve ruhum bu kadar yorgun bitkin bir haldeydi? Gerçek miydi yaşadıklarım?

Kendime gelmem biraz zaman aldı, bana yeniden kendi içime bakmamı sağlamıştı bu yolculuk, derin bir nefesin ardından sordum kendime; “ Büyü Dükkanı’na gerçekte gitme şansın olsa oradan ne almak isterdin?” Uzun uzun düşündüm; cesaret mi, başarı mı, güven mi, zaman mı? Yoksa, zenginlik, huzur, öz güven, sağlık, adalet, tanınmak, bilinmek istenmek ya da sadakat mi? Ne isterdim? Öyle çok şey geçti ki aklımdan. Eğer ben istediğimi alabileceksem ben bunun bedeli olarak karşılığında ne verebilirdim? Büyü dükkanının kuralıydı karşılığında bir bedel ödemek. Pazarlığı bazen biz başlatsak da kararı veren satıcıydı. İstediğim karşısında seve seve ödediğim bedelden daha sonra pişman olursam! Evet bunun geri dönüşü var, fakat daha büyük bir bedel ödeyerek. Hazır mıydım daha büyük bir bedel ödemeye? Öyle dalmıştım ki, beynimdeki şimşek çakma sesleriyle irkildim. Evrende işleyen yasalar var, bedel yasası da bunlardan biri. Ya kendi kendimize ödettiğimiz bedeller? Çocukluğumuzda bu güne kadar hatta daha anne karnında anne ve babamızın olumsuz kayıtları ve yine anne babamız, ailemiz, çevremiz, arkadaşımız, eşimiz, çocuğumuz, patronumuz kim olursa olsun yargılandık, eleştirildik, alay edildik, görülmedik, duyulmadık, sayılmadık, gerçekten sevilmedik, saygı duyulmadık, horlandık, azarlandık ve daha bir çok şey bunları yaşarken de korku biriktirdik, acı biriktirdik, öfke biriktirdik, kızgınlık biriktirdik sonrasında varlığımızı kabul ettirebilmek, değerli hissetmek, sevilmek, takdir edilmek, görülmek, duyulmak için özümüzü kendimizi unutup, sahip olduğumuz cesaretimizi, gücümüzü, sevgimizi, öz güvenimizi, başarı azmimizi, hayallerimizi tüm güzel duygularımızı bedel olarak verdik.

Neden mi? Çünkü; bu dünyaya gelmeden önce Yaradan bizi saf sevgiyle yarattı ve o alemde biz çok değerli ve biriciktik, bu aleme saf sevgi, saf bilinç, her şeye gücü yetebilen mükemmel bir ruh olarak gönderildik. İki yaşına kadar bu yetiler açıktı ve bunları unuttuk ki, böylede olması gerekiyordu. Özümüzün saf sevgi olduğunu, çok değerli biricik olduğumuzu zihnimiz unutsa da ruhumuz unutmadığı için bunları ararken elimizdeki değerlerimizi, duygularımızı, yetilerimizi bedel olarak verdik. Bu yaşımıza kadar onca olumsuz kayıt ve travmalar, yaşadıklarımız, şu an içinde bulunduğumuz durum karşısında çaresiz miyiz? Yapabileceğimiz bir şey yok mu? Yeni baştan başlayabilir miyiz? Elbette ki size yüksek bir sesle EVETTT diyorum. Asla çaresiz ve yalnız değilsiniz çıkacağınız içsel yolculuğunuzda size yol arkadaşlığı yapmak için buradayız, bunun için birçok çalışma var.

Biliyorsunuz ki her kilit her anahtarla açılmaz bunun için size uygun olan her ne ise onu bulup belki de birkaç tekniği birleştirerek yolculuğunuzda size eşlik edebilirim. Sizlerle ilk buluşmamda şu an içinde bulunduğum ruh halimle gönlümden dökülenleri paylaşmak istedim. Bir sonraki buluşmamızda size kendimden bahsedeceğim.

İçimizde öyle bir güç ve potansiyel var ki bunu yeniden hatırlayıp kullanabiliriz. Kendi içsel yolculuğumuza çıkıp şifalanırken her şifalanmada özümüze, gerçek kimliğimize biraz daha yaklaşmış oluruz. Ne yapmalı, nereden başlamalıyız derseniz ilk yapacağımız gerçek samimi bir karar ve gerçek samimi bir niyet olmalı derim, çünkü şunu belirtmeliyim ki ilk başlangıçta zorlu bir patika olacak yolunuz, dikenler batacak ayaklarınıza, bazen çukurlara düşeceksiniz, bazen de ayağınız takılıp düşeceksiniz. Hz. Mevlana’nın bir sözü geldi aklıma “Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır, ya canın acıya acıya adım atacaksın ya da canını acıta acıta nasırı söküp atacaksın, her iki yolda da tek bir gerçek olacak, canın çok acıyacak”. Peki siz nasıl yürümek istersiniz? Cevabınız nasırları sökerek yürümek ise devam edelim.

Bunun içindir ki kararımız ve niyetimiz ne kadar güçlü olursa nasırları söküp atmaya da gücümüz olacak. Yolumuz güzelleşmeye ve keyif almaya başlayacağız. Şimdi Büyü Dükkanına geri dönecek olursak; Büyü Dükkanı, hayatta isteyebileceğiniz her şeyin olduğu, mutlaka istediğimizi alıp çıkacağımız bir mekan, hayatta böyle değil mi? Ne almak isterdim başarı mı? Ya karşılığında benden zamanım istenirse? Güven mi? Ya bedel olarak cesaretim alınırsa? Korkusuz yaşamak mı? Ya bedel olarak anılarım istenirse? Peki neden bir şeyin karşılığında bir bedel ödemeliyim? Neden hayatı kendim olarak yaşamıyorum? Neden kazanmak yada kaybetmek olarak yaşamalıyım? Neden tam bütün ve dengede yaşamayayım? Neden? Neden? Sanırım hayatta “kendimize” sorduğumuz sorulara verdiğimiz cevapları yaşıyoruz ve ödediğimiz bedel cevabımızda gizli… Soruyorum sizlere de; “Hayatta en çok istediğiniz şey, hayattan alabileceğiniz en iyi şey midir?”

Zeynep Kalaycı Çanakçıoğlu

Profesyonel Koç

Koru Coaching Magazine, 2023 Ocak sayısında yayınlandı.



0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir