Bilinçaltının Hayret Verici Gücü
Günümüzde bilinçaltı sisteminin ne olduğuna ve nasıl çalıştığına dair bilim insanları hala ortak ve tatmin edici bir cevap verememektedir.
Bilinçaltı nedir? Bilinçaltı sistemi nasıl çalışmaktadır? Bilim insnaları henüz bu soruların cevabını tam olarak bulamadı. Fizyolojinin, nörolojinin, pskilojinin ve psikiyatrinin üzerinde anlaşabildiği kesin ortak bir tanım yok.
Bununla birlikte günlük hayatta bilinçli ve bilinçsiz davranışlarımızı çoğu kez ayırabildiğimizi düşünürüz. En basitinden her an alıp verdiğimiz soluk alıp vermeyi yani nefesimizi düşünelim. Çoğu zaman nefes alıp verdiğimizin farkında bilr değilizdir. Bedenimizdeki otamatik pilot otonom sinir sistemi sayesinde kalbimizi, midemizi, böbreklerimizi, atar ve toplar damarlarımızı, hatta ismini bile bilemediğimiz organlarımızı düzenli bir şekilde çalıştırıyorsa nefes alıp vermemizi de aynı şekilde çalıştırıyor. Bununla birlikte nefesimizi istediğimiz zaman tutup istediğimiz zaman verebiliriz. Böylece istemsiz çalışan kaslarımızın kontrolünü bazen kendi kontrolümüze alabiliyoruz. Kaslarımızın kontrolünü unuttuğumuz anda bilinçaltı sistemimizi anında devreye giriyor ve sisemin çalışmasını kontrol altına alıyor.
Aynı şekilde duyularımız ve duygularımız da çoğunlukla bilinçaltı tarafından kontrol edilmektedir. Bu yüzden farkında olmadan, kontrolsüz bir şekilde korku, kaygı, sevinç ve üzüntü yaşarız ve sonradan bu duygularımızın farkında oluruz. Bazen de aynen nefesimizi kontrol altına aldığımız gibi duygularımızı da kontrol altına alırız. Diyelim ki karanlıktan korkuyoruz, karanlıkta kaldığımız anda kalp atışımız hızlanıyor, ellerimizin için terlemeye başlıyor. Kendi kendimize yaptığımız telkinler ve iç konuşmalarla adeta bilinçaltımızı ikna eder ve bilinçaltımıza karanlıktan korkmamayı öğretiriz.
Bilinçaltı daha anne karnından itibaren önemli önemsiz her şeyi, konuşmları, fısıltıları, renkleri, kokuları, hisleri, duyguları kaydetmeye başlar. Kaydettiği tüm bilgileri gerektiğinde bilinçli zihnimize verir, orada kaydetmeye başlar.
Bilinçaltının ana hedefi, temel görevi organizmayı hayatta ve güvende tutmaktır. Bu bilinmçaltı kayıtlarının içinde egomuz da vardır. Egomuzun temel görevi de bizi zihinsel ve düşünsel olarak hayatta ve güvende tutma isteğidir. Bu nedenle egomuz her zaman haklı olmak ister, matıken haksız olsak bile bilinçaltındaki duygularımız ne yapıp edip mantığımızı ikna eder ve duygularımızı bir mantık çerçevesine büründürüp en saçma şeyleri bile rasyonalize etmeye çalışır.
Bilinçaltı kayıtlarımız bilnçli zihnimizden çok daha güçlüdür. Günlük hayatta verdiğimiz kararların %95’ i bilinçaltı kayıtlarımız iler veririz. Mantıklı olduğunu zannettiğimiz kararların çoğu aslında bilinçlatımızdaki kayıtlar üzerinden oluşur ve ondan sonra bu kararımızı mantık çerçevesine oturturuz.
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud da insanın gerçek benliğinin derinlerde yani bilinçaltında olduğunu söylemektedir. Carl Gustav Jung ise bilinçaltının bir depolama ve kayıt alanı olarak kara kutuya benzetir. Bu kara kutuda kişinin anne karnından itibaren yaşadığı tüm travmalar, deneyimler, telkinler, arzular kayıt altında tutulur.
Bilinçaltı biz uyurken birle her an uyanık ve tetiktedir. Bizi hayatta ve güvende tutmak için iyi kötü, önemli önemsiz tüm uyaranları, telkinleri, duyguları, duyumları, hisleri kayıt altına alır. Bir insan iyi veya kötü, olumlu veya olumsuz en çok neye maruz kalıyorsa bilinçaltı da buna göre şekillenir.
Günlük hayattaki alışkanlıklarımız da bilinçaltı tarafından oluşturulur. Araba sürmeye başladığımız ilk günlerde direksiyonu çevirmekten, gaza ve debriyaja basmaya kadar her şeyi düşünerek, bilinçli bir şekilde yapmaya başlarız. Araba sürmeye alıştıkça artık hareketlerimiz otomatikleşmeye başlar. Usta bir şoför olduğunuzda en yoğun ve hızlı trafikte bile arabayı siz sürmüyorsunuz, bilinçaltınız sürüyordur. Zihnimizde bin bir türlü fikirler, konuşmalar, hatıralar dolaşım halindeyken veya telefonda birileri ile koşurken hala başarılı bir şekilde kaza yapmadan trafiği aksatmadan arabayı rahatlıkla sürebiliyoruzdur. Tüm bunlar bilinçaltında oluşan kayıtlarımızla meydana gelmektedir. Bedenimizi yöneten bilinçaltı aynı anda birden fazla işi sorunsuz yapabilme kapasitesine sahiptir.
Çoğu zaman zararlı alışkanlılar da böyle oluşur. Sigara tiryakisi olan bir kişi farkında olmadan cebinden sigarayı çıkarır, çakmağını ateşler, sigarasını yakar, derin bir şekilde dumanı içine çeker. Fakat bu arada bilinçli zihni karşısındaki kişiyle derin bir sohbet halindedir ya da kafasının içindeki şeylerle uğraşmaktadır.
Bilinçaltı küçük bir çocuğun zihni gibi çalışır. Algıladığı her şeyi bir sünger gibi çeker ve kayıt altına alır. O şeyin önemli veya önemsiz olduğunu, faydalı veya faydasız olduğu üzerinde durmaz.
Bilinçaltı düz mantıkla çalışır, cümlelerl olumlu olarak algılar. Yapma denilen yap diye anlar. Korkma denileni kork diye algılar. Endişelenme dendiğinde endişelen diye algılar. Bilinçaltı için cümlenin sonundaki olumsuzluk ekini bir anlamı yoktur. Çocukları düşünün mesela, yapma dediğiniz şeyleri ısrarla yapmak isterler. Onun için çocuklara telkinde bulunurken bir şeyler öğretirken, bir davranış geliştirirken elimizden geldiğince olumlu ifadeler kullanılmamız daha uygun olur.
Nörolog Bruce H. Lipton ve diğer nörologlara göre pek çok karar, eylem, duygu ve davranışımız tamamen bilinçli zihnimizin dışında kalan %95’lik kısmında gerçekleşmektedir.
“Fizik bile madde, yer çekimi vb. kavramları istenilen bir açıklık ve dakikliğe kavuşturayım diye bekleseydi, aştığı gelişim yolunu bütünüyle geride bırakmak zorunda kalırdı.” Doğal bilimlerin başında olan belirsizlik ve ucu açık fikirler daha sonrasında bulunan buluşlarla belirginlik kazanır. Yani nerede olursak olalım devamlılık sağlamamız şart gelecekte neyi keşfedeceğimizi bilemediğimizden..”
Sigmund Freud
Hasibe Sağlam
PCC-Profesyone Koç