Ergenlerle İletişim Sanatı
Gençler artık deneyim, bilgi ve erdemleri nedeniyle yetişkinlere koşulsuz güven, saygı ya da hayranlık duymuyorlar. Doğru ya da yanlış algıları ve görüşleri, internetin ve akranlarının etkisiyle şekilleniyor.”
KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARI
Ergenlerle İletişim Sanatı
“Ergenlerle İletişim Sanatı” kitabının yazarları Janey Downshire ve Naella Grew, İngiltere’de 2009 yılında kurulan “Teenagers Translated” danışmanlık şirketinin kurucu ortaklarıdır. Özel eğitim programları, ebeveyn konuşmaları ve kursları, okullarda öğrenci atölyeleri düzenleyen yazarlar, 2014’te “Teenagers Translated” kitabını yayınladılar.
İş Bankası Kültür Yayınlarında Arda Tay tarafından “Ergenlerle İletişim Sanatı” adıyla Türkçe’ye çevirilen kitap, ergenlerle iletişim becerileri alanında gerek ebeveynlere gerekse öğretmenlere oldukça yalın ve önemli bilgiler sunuyor. Kitapta bir yandan ergenlerin genel gelişimi hakkında doyurucu bilgiler verilirken diğer taraftan ergenlerin nelere maruz kaldıkları, davranışlarını nelerin şekillendirdiği, bu süreçte ortaya çıkan sorunlar ve zorluklarla daha etkili bir şekilde nasıl başa çıkılabilecekleri de gösteriliyor. Ergenlerin beyinleri, duyguları, kişilikleri, psikolojileri hakkında ilginç bilgiler veren kitap zihinsel sağlık, refah ve dayanıklılık için çeşitli pratik yollar da sunuyor.
Ergen Çocuğun İç Dünyasında Neler Oluyor?
Son yıllarda yapılan kapsamlı ve derin araştırmalar, çocuklarımızla gündelik hayatta kurduğumuz iletişim şeklinin, onların gelişimlerini olumlu ya da olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Asıl soru ergen çocuğun bunalımlarına ve duygusal sorunlarına nasıl karşılık vereceğimizdir. Bunu bilmek için öncelikle onların fizyolojik ve duygusal duygusal dünyalarında nelerin olup bittiğini bilmek gerekiyor. Kitap bu konuda öncelikle iki temel bilimsel bulguyu ortaya koyuyor. Birincisi, İnsanın zihinsel ve bedensel işlevlerinin ayrılamayacak kadar birbirine bağlı durumdadır. İkincisi ise ergenlerin gündelik yaşam deneyimleri ve ortamları onların sadece davranışlarını değil beyin gelişimlerini de etkilemektedir. Bu nedenle ebeveynlerin ergen çocukları ile iletişim şekilleri onların gelişimleri için çok önemli görülmektedir.
Beyin Davranış Motorunu Nasıl Yönlendirir?
Sürüngen beyin (ilkel beyin) ve duygusal beyin (limbik beyin) doğumdan itibaren eyleme hazırdır ve insanla bütünleşiktir. Bu iki beyin yaşamsal güdüler ile tehdit ve tehlike uyarı sistemini denetler. Beynin üçüncü katmanı olan korteks ise programlanmaya açıktır. Örneğin topluluk önünde konuşmak sizde endişe ve tehlike hissi uyandırıyorsa bu eylem uyarısını başlatan Beyin’2 dir (duygusal beyin). Korku ve endişe hisleri stres kimyasalları olan kortizol ve adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu duygusal mesajlar Beyin 2’de işlemden geçtikten sonra Beyin 3 işlemin sonuçlarını bilinçli düşüncelere çevirir. “Konuşma yapmaktan nefret ediyorum. Korkudan donakalıyorum”. Tüm bunlar davranışı doğurur.
Ergenlerde Beyin ve Davranış İlişkisi
Ergenlik 11 yaş civarında başlar, kadınlarda 18, erkeklerde 24 yaşına kadar sürer. Çocukluk döneminde yaşanan davranış bozuklukları, denetlenemeyen duygular ve üzücü durumlar tıpkı bir dosyalama sistemi gibi işleyen beynin bellek bölümünde saklanır. Ergenlik yıllarında, beyin toptan bir bahar temizliğinden geçerken bellekte saklanan bu davranış dosyaları yeniden açıldığından beyinde bir kargaşaya yol açabilir. Ergen çocuğunuzun sergileyebileceği olgun olmayan bebeksi davranışlar bundandır. Tüm bu eski davranış dosyaları tekrar açılırken beyinde de bir takım düzenlemeler yapmak gerekiyor. Hangi dosyaların saklanıp hangilerinn unutulacağı kararını verirken beyin, sık yapılan davranışlarla ilgili olanları tutmaya, gereksiz olanları atmaya eğilimlidir. Bilim insanları bunu “kullan ya da at” şeklinde adlandırır. Ancak temizleyeceğiniz dolap siz değil de ergen çocuğunuza ait olduğundan son haline gelmesi yıllar alacaktır.
Bahar temizliği başarılı geçerse ergen çocuğunuzda;
- Güçlenen bir özgüven ve olumlu tavırlar,
- Dikkat ve öğrenme düzeyinde ve hevesinde bir artış,
- Bilinmeyen sulara yelken açarken ve yeni deneyimlerle karşı karşıya kaldığında, durumu tartabilme, doğru tercihlerde bulunup doğru kararlar verebilme becerilerinde gelişme görebilirsiniz.
Hassas bir dönem olan ergenlikte davranış özellikleri kalıcılaşmaya başlar. Örneğin somurtup durmasından rahatsız olduğunuz çocuğunuzun istediğini yapmasına izin verdiğinizde, somurtmayı yararlı bir davranış olarak belleğine kaydeder ve bu davranış kalıcı hale gelir.
Korteks tüm bu büyüme, budama, besleme ve temizleme işlemleri ile meşgul iken ergen çocuğunuz bu süreçte duygusal beynin kontrolü altında yaşayacaktır. Dolayısıyla ergenlik dönemindeki çocukların mantıksız davranışlarını anlayışla karşılamak ve bu süreci duygusal yollarla aşmak daha uygun olacaktır.
Ergenlikte beynin yenilenmesi süreci boyunca sözsüz işaretlerden oluşan bir iletişim dili yeniden merkeze yerleşir. İşte bu yüzden kaşınızı kaldırmanız, içiniz çekmeniz, öylesine bir bakışınız ergenlerde duygusal bir krize yol açabilir. Aşırı tepkilerin sorumlusu biyokimyasal ve duygusal sinyaller bir radar gibi tarayarak işleyen sürüngen beynin amigdalasıdır. Duygusal mantık süzgecinden geçirme becerisi henüz gelişmediğinden ergen çocuğun tepkileri ani ve aşırıdır. İç çekme, yüz ifadeleri gibi mimikleri yanlış okuyarak eleştirildikleri ya da onaylanmadıkları sonucuna kolaylıkla varabilirler. Bu dönemde kortekste devam eden çalışmalar nedeniyle tepkilerin mantıksal değil duygusal olması kaçınılmazdır.
Bazı duygular ergenlerde ateşleme düğmesine basılmış gibi ani tepkiler oluşturur.
- Eleştirilmek
- Küçük görülmek
- Beğenilmemek
- Adaletsizlik
- İhmal
- Gerçekçi olmayan hedef ve planlar
Gündelik yaşamda benzer sonuçları verecek birçok tetikleyici vardır.
- Sürekli bir yetişememe, kaçırma hissi
- Ailenin onayını alamamak
- Sınav ve performans baskısı
- Kimlik ve imaj kaygısı
- Maddiyat
- Arkadaşlıklar
- Sorunlu ilişkiler
- Yanlış anlamalar
- Belirsizlikler
- Başarısızlık korkusu
- Akran baskısı
- Tercihler ve kararlar
Ebeveyn Alışkanlık ve Becerilerini Geliştirmek
“Ergenlerle İletişim Sanatı” kitabı, ergenlerin fizyolojik ve duygusal dünyalarında neler olup bittiğini gösterdikten sonra anne babaların geliştirmesi gereken tutum ve davranışlar üzerinde duruyor.
a)Ebeveyn olarak öz-farkındalığı geliştirmek
Ergenlik çağındaki çocuğunuz sizin farkına varmadan sizin tepkilerinizi örnek alır. Bir yandan bu tepkilere isyan ederken diğer taraftan bu davranışlarınızı kopyalarlar. Bu nedenle stresli ve gergin olduğumuz anlarda verdiğimiz tepkilerimizin farkında olmamız gerekiyor.
b)Aşırı koruyucu tutumlardan sakınmak
Ergenlik çağında çocuğumuz bir sorun yaşadığında doğal olarak koruma moduna geçeriz. Ancak fazla koruyucu tepkiler çocuğunuzun “erken uyarı” sisteminin gelişmesi, gelecekte sıkıntılı durumları önceden sezebilmesi ve önlemlerini alabilmesi, yaşamda karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilmesine engel olabilir. Çocukların bu becerileri geliştikçe zihinleri netleşir ve kararları daha tutarlı hale gelir.
Hassas olan denge çocuğunuz bazı zorluklarla karşılaştığında kendinizi tutarak müdahale etmemek, ama gerektiğinde yanlarında olacağınızı bilmelerini sağlamaktır.
c)Uygun desteğin zamanında nasıl verileceğini bilmek
İşler yolunda gitmediğinde ergenler yardım ve desteği nerede bulabileceklerini bilmelidirler. Ergenlere karşı aşırı tepkileriniz size karşı güven sorunu oluşturabilir ve zor durumda kaldıklarında sizin yerinize başkalarından destek alma yoluna gidebilirler. Ebeveynin tepkileri sakin, tutarlı ve anlamlı olmalıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey zaman ve ilginin kararında olmasıdır. Sunduğunuz sevgi ve merhametin dozu ters tepebilir. Bu nedenle sorunlara çözümü siz bulmak yerine çözüm yolunu kendisinin bulması için ona yol gösterebilirsiniz.
d)Empatik ebeveynlik
Empatik ebeveynlik ergen çocuğun dünyasını anlayabilmek ve verilen tepkileri kontrol edebilmek için gereken bir ebeveynlik becerisidir. Bir ebeveyn olarak kendimizi ergen çocuğumuzun yerine koyarak dünyayı onun penceresinden görebiliriz. Böylelikle onların öfkeli zamanlarında daha sağlıklı tepkiler verebiliriz. Ergenlik duygusal olarak karışık ve çalkantılı bir dönemdir. Empati onları rahatsız eden durumu anlayarak ihtiyaç duydukları duygusal karşılığı sunabilmenizi sağlar.
e)Ateşleme düğmesi ile değerler arasındaki bağı anlamak
Ateşleme düğmemize basıldığında duygusal dengemiz sarsılır ve empati kurmamız zorlaşır. Duygu durumumuzu altüst eden değerlerimizin tehdit altında olduğunu düşünmemizdir. Çocuğunuzun hangi davranışları ateşleme düğmenizi tetikliyor? Birkaç dakika bile olsa sizin için nelerin önemli olduğunu ve hangi değerlerinizden ödün vermekte zorlandığınızı düşünün, çünkü değerleriniz sizi ateşleyerek duygularınızı kontrolden çıkaran durumlarla doğrudan ilgilidir. Çocukluğumuzda yaşadıklarımız ve ailelerimizden öğrendiklerimiz ilke ve değerlerimizde belirleyici rol oynar.
Farkında olmak ve önlem almak sıkıntıları azaltır. Şu soruların yanıtlarını aramak farkındalığınızın artmasını ve duygularınızı denetleyebilmenizi sağlar:
- Hangi durumlar olumsuz duygularınızı tetikler?
- Düğmenize basıldığında tepkiniz nasıl olur?
- Hangi çocuk hangi düğmenize basar?
f)Esneklik ve uyumluluk
Ebeveynlerin kendi zamanlarındaki değerleri ile ergen çocuğun günümüz değerleri ile uyumlu olmayabilir. Dolayısıyla çocuğunuzla karşılıklı konuşup değerlerin güncellenmesi çocuğunuzla ilişkinizi daha sağlıklı kılar. Bazı noktalarda esneklik ve anlayış pazarlığa açık olmadığınız ödün vermeyeceğiniz konularda kurallara uymalarını ve daha uzlaşmacı yaklaşmalarını sağlar.
Bazen çocuklarımızın bizim ne düşündüğümüzü ve hissettiğimizi bildiklerini varsayarız; ama ergenlerin algıları o denli açık değildir. Dolayısıyla duygu, düşünce ve değerlerimizi onlara sakince anlatmamız gerekir.
g) Çocuğunuzun tutumunuzu anlaması
Tutumunuzu bilmesi ve buna saygı duyması ergen çocuğuzun sınırları koruyucu duvarlara benzerler. Kurallarınız yalın, net ve mantıklı olmalıdır; böylece tanıması ve aşmaması açısından çok önemlidir. Sınırlar çocukların kendilerini güvende hissetmeleri için gereken uygulanmaların benimsenmesini kolaylaşır.
h) Stres= verilen karşılıklar + tepkiler
Stres bulaşıcıdır. Çocuğunuz sizin stresini emerken siz de çocuğunuzun stresini emersiniz. Böylece her iki tarafın da stres seviyesi yükselir. Bu nedenle stres kaynağınızın ve seviyenizin farkında olmanızda fayda vardır. Örneğin işinizden kaynaklı bir stresi eve taşırsanız bu diğer aile bireylerine de bulaşır. Ancak aile bireyleri bunun farkında olmayabilir. Kişisel sorunlarımızı çocuğumuzla olan sorunlardan ayırabilirseniz olaylara daha sağlıklı bir açıdan bakabilirsiniz.
I) Sakinliğin gücü
Farkındalık, duyguları tetikleyen durumları ayırt edebilmeyi, verilen tepkilerin bilincinde olmayı, üstünde durulması gereken sorunları kabul etmeyi ve yapıcı çözümler üretebilmek için sakin kalmayı öğrenmeyi gerektirir. Peki, sakinleşmek için ne yapmalıyız? Sürüngen beyin ve duygusal beynin işlevi bilinçaltının yansıması olarak ortaya çıkar. Beynin bu iki bölümünü etkileyen unsurları ve bu etkilerin sonuçlarını tanımak özdenetimi geliştirir. Aşağıdaki uygulamalar özdenetim geliştirmenize yardımcı olabilir:
- Açık olun, duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Çocuğunuz stresli olduğunuzu bilirse hoşgörü seviyenizin düşeceğini, ani ve sert tepkiler verebileceğinizi anlayacaktır.
- Duygularınızın farkında olun. Duygularınızın olumsuz yöne doğru gittiğini fark etmeniz durumun denetiminizden çıkmasını engelleyebilir.
- Uygun tepkiyi verebilmek için acele etmeden, düşünerek eyleme geçin. Altı saniye stres kimyasallarınızı dengelemeniz, duygularınızı denetlemeniz, doğru kelimeleri seçerek uygun tepkiyi verebilmek için yeterli olacaktır.
- Yanlış tepkiler verdiğinizde “o anda öyle tepki vermemeliydim” demeniz ortamı yumuşatır.
- Suçlamaktan ve hataları yüzüne vurmaktan kaçının.
- Stres anında doğru bir şekilde nefes alıp verme vücud sistemini sakinleştirir. Bunun için nefes tekniklerini öğrenebilirsiniz.
Sakin kalmayı ve duygularınızı denetlemeyi ne kadar sık denerseniz, beynin tepki yollarını o kadar değiştirebilir ve bunu yerleşik bir özelliğiniz haline getirebilirsiniz.
j)Sözsüz iletişim
Ergenler sözsüz işaretlere ve mimiklere herkesten daha duyarlıdır. Ergen çocuğun alıcıları yapmacık bir neşeyi, üstü kapalı bir ifadeyi, sıkılan dişleri ve gergin bir şekilde kavuşturulmuş kolları hemen algılar ve zihni bunları genellikle yanlış değerlendirerek olumsuz sonuçlara varır. Bu nedenle kullandığınızı sözcüklerden ziyade bunları nasıl aktardığınıza odaklanın. Sözsüz işaretler iletişimin %85’ini oluşturur.
k)Rol modelliği
Erkek çocukları 13 yaşlarında yavaş yavaş bağımsızlıklarını keşfederken örnek alabilecekleri bir erkek rol modeline gereksinim duyarlar. Kızlar için de durum aynıdır. Onlar da yakın çevrelerini gözlemleyerek davranış biçimlerini
geliştirirler. Bu nedenle çocuğunuzu rol model olarak aldığı kişiden olumlu özellikler alıp almadığını dikkat etmelisiniz. Gerekirse bu durumu çocuğunuzla açık ve net bir şekilde sakince konuşmalısınız.
Kişilik ve Karakter Oluşumu
Ergenlerle İletişim Sanatı kitabının en önemli bölümlerinden birini de “Kişilik ve Karakter: Yetişkinliğe Doğru” bölümü oluşturuyor. Bu bölümde yazarlar kişiliğin durağan olmadığı sürekli hareket halinde olduğuna vurgu yapıyor. Kişilik; duygu,düşünce ve davranışların devingen bir süreçte birleştiği ve etkileşim gösterdiği bir işlemler akışıdır. Deneyimlere verilen karşılık ve tepki, duygu ve düşüncelerin birlikte hareketini tetikler, sonuçta başkaları tarafından görünen davranışlar ortaya çıkar. Bu davranışların tekrarı ile kişilik ve karakter oluşur.
Ergenlik döneminde erkek ve kızların beyni farklı şekilde gelişir ve tepki gösterir.
Beyin fonksiyonu | Erkekler | Kadınlar |
Tavşan (Kız beyni) Tosbağa (Erkek beyni) | Erkek beyninin tamamen olgunlaşması 24 yaşına kadar sürer. Dolayısıyla ebeveynler daha fazla etki yaratabilmek için daha çok fırsata ve zamana sahiptirler | Kızların beyni 18 yaş civarında tamamen olgunlaşır. O yaştan itibaren kadın düşünce ve mantık dünyasına yerleşir. |
Sağ beyin (ilkel/duygusal) Sol beyin (mantık/dil) | Erkek çocuklar deneyimlerinde beyinlerinin sadece sağ tarafını kullanırlar; dolayısıyla daha tepkisiz ve olumsuz olurlar. | Kızlar durumları değerlendirirken beyinlerinin hem sağ hem de sol taraflarını kullanırlar; dolayısıyla özdenetimleri yüksektir ve daha sağlıklı karar verirler. |
Duygusal sağ beyin; konuşkan sol beyin arasındaki köprü | Beynin sağ ve sol tarafları arasındaki köprüde daha az iletişim trafiği vardır; dolayısıyla erkek çocuklar daha az konuşurlar. | Kızlarda beynin sağ ve sol taraflarını bağlayan köprüde trafik daha özgürce akar; dolayısıyla duygu durumlarını daha rahatça dile getirebilirler. |
Duyguları yönetmek | Yoğun olumsuz duygular erkek çocukların beyinlerinin sağ tarafında kilitli kalmasına ve ani patlamalar yaşamasına yol açabilir. Genellikle ne hissettiklerini tam olarak bilmediklerinden duygularını değerlendirmeleri daha zordur ve daha çok zamana ve daha geniş alana gereksinim duyarlar. | Kızlar için anlamak, tanımlamak, duyguları kontrol etmek daha kolaydır; daha az tepkisel olduklarından durumu değerlendirip stresli duyguları dağıtabilirler. |
Söylemek ve ifade etmek | Beyinlerinin sağ ve sol tarafları arasında iletişimin zayıf olması ve olumsuz duygularla yoğun mücadeleleri nedeniyle erkek çocuklar konuşma ve ifade etmekte sıkıntı yaşarlar. Az konuşmaları istememelerinden değil becerememelerindendir. Dolaysıyla fazla iletişim kurmazlar sadece homurdanırlar. | Beyinlerinin sağ ve sol tarafları arasında özgürce akan iletişim trafiği ve sosyal becerileri sayesinde kadınlar duygularını rahatça ifade edebilirler. Duygusal zekaları daha yüksektir. |
Beyin fonksiyonu | erkekler | kadınlar |
Uykucu! | Erkek beyni hayal kurmaya, uykuya ve tembelliğe meyillidir. Uyuşukluğun temelinde korku, belirsizlik gibi sıkıntılar olabilir. Heyecan verici ve riskli fiziksel aktiviteler onları harekete geçirip canlandırabilir. | Kızlar erkeklere göre daha az dikkat ve uyuşukluk sorunu yaşarlar. Kısa süreli, değişken fiziksel işler ve doğada zaman geçirmek odaklanmalarını kolaylaştırır ve streslerini azaltır. |
Risk almak | Risk, rekabet ve tehlike erkeklerin beynini heyecanlandırır ve dopamin salgılanmasına yol açar. Ama aşırı heyecan yargılama, özdenetim ve olumsuz sonuçları öngörebilme becerilerini engelleyebilir. | Risk ve zorlu mücadeleler kadınlarda korkuyu tetikler ve stres kimyasallarının salgılanmasına neden olur. Yeni şeyler denemek, alışkanlık alanının dışına çıkmak bu tür olumsuz deneyimlerle başa çıkabilmelerini kolaylaştırır. |
Stres | Stres erkeğin beynini heyecan ve gerilimle ateşler. Avcı-toplayıcı tarzı bir yaşamda, avını kovalayan adamın keskinlik ve eyleme odaklanmışlığını sağlar. | Kadın beyni tehlikeye ve hayatta kalmaya odaklıdır. Kaygıya eğilimleri ve önlem adına aşırı çaba harcamaları karar verebilmelerini bazen zorlaştırır. Erkeklerin tuhaf düşünce yapılarını anlamaları mümkün değildir. |
Hata yapmak | Erkek çocuklar hataları beyinlerinin sağ tarafının olumsuz algı sistemi ile değerlendirirler. Komik duruma düşmek, başaramamak, hata yapmak fikri onları utanç, öfke ya da korkuya yöneltir; Bunun sonucu saldırganlık ve karamsarlık olabilir. | Konuları daha rahat konuşup yansıtabilme becerisine sahip olan kadınlar hatalardan ders alabilir. |
Eylem ve sonuç ilişkisini kavramak | 24 yaşa kadar ancak tamamlanan yap-bozun son parçası. Değerlendirme becerisi ve sorumluluk bilinçlerinin gelişmesi için doğru-yanlış ve eylem-sonuç ilişkileri hakkında erkek çocuklarla konuşmak gerekir. | Riskle karşılaştıklarında beyinlerinin “önlem alan” bölümü harekete geçer: Eylemin sonucunu öngörme becerisi erkeklerden daha güçlü olan kadınlar doğal olarak koruyucu ve şefkatlidir. |
Koru Coaching Magazine, 8. Sayı, 2024 Ekim
KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARI