Yeter Ki Fark Et
Selma Çalışkan
“Nedir, rutinimiz haline gelipte vazgeçemediğimiz duygu, düşünce ve eylem lerimize yön veren ALIŞKANLIK? İyi bir hizmetçi mi, yoksa kötü bir efendi mi? Hangisini hayatımızın ihtiyacı haline getirdik?”
Alışkanlık anahtarı yitirilmiş bir kelepçedir” sözü ile farkında olmadan sürekli gerçekleştirdiğimiz davranışlarımızın, zaman içinde esiri olduğumuzu ne güzel ifade etmiş Konfüçyüs.
Peki, nedir bu davranış kalıplarından ibaret olduğunu düşündüğümüz ALIŞKANLIK.? Sadece sürekliliği olan bir davranış biçimi mi, yoksa geleceğimize vurduğumuz prangalar mı?
Evet
Nedir, rutinimiz haline gelipte vazgeçemediğimiz duygu, düşünce ve eylem lerimize yön veren ALIŞKANLIK?
İyi bir hizmetçi mi, yoksa kötü bir efendi mi? Hangisini hayatımızın ihtiyacı haline getirdik?
Hiç düşündünüz mü?
Hangi alışkanlıkların kölesi olduk da, onlardan kopmamak uğruna hayallerimizi raflara kaldırdık. Hangi emellerimizi sandıklara gömdük te gerçekleşmesini dualara bıraktık.
Evet hiç düşündünüz mü? Yoksa düşünmekten korktunuz mu?
Evet, korktunuz!
Gerçekle yüzleşmek her zaman korkutur insanı, ürkütür bilinenin ötesine geçmek. Çünkü, kaybetmekten korktuğumuz güven alanımızdır, alışkanlıklarımız. Her gün bir halkasını takar ve sonunda koparamayacak kadar teslim oluruz, bağımlı oluruz adeta kötü efendimize. Gün gelir canımız yanar, içimiz kanar, ama yine de ömrümüzü onun gölgesinde yaşarız, çaresizlikle.
O yüzden çocuk olarak kalmayı tercih ederiz, kopamayız ilmek ilmek ördüğümüz HUY’larımızdan.
Adeta düğüm düğüm dokumuşuzdur hayatımıza. Belki farkında bile değiliz, belki de görmezden gelmeyi tercih ederiz. Nasıl bir esaret içinde olduğumuzu anlamak bile istemeyiz, çünkü kolaydır bildiğini yaşamak acı da olsa. Oysa ne zordur kırmak zincirleri, yıkmak kalıpları ve özgürlüğe kanat açmak itiyat esiri biri için.
Esiri olduğumuz ne varsa kırıp geçebilseydik, başarabilseydik ne olurdu? Eskiye ait ne varsa bizi geri çeken, veda edebilme cesaaretini gösterebilseydik, yıkabilseydik ve yeniden inşa edebilseydik her şeyi. Bilinmezliğin korkularından sıyrılıp, yeniden yazabilseydik kaderimizi neler farklı olurdu yaşamımızda?
Raflardan hayallerimizi, sandıklardan emellerimizi çıkarıp geleceğe “merhaba” diyebilseydik. Kötü efendiyi hedeflerimiz yolunda iyi bir hizmetçiye çevirebilseydik ne değişirdi dersiniz?
Çok şey değişirdi.
Esaret altında kendine yasakladıklarını fark et!
“İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur”
İbn-i Haldun
Bizler, nasıl ihtiyaç duyarsak anne, babamıza, öyle ihtiyaç duyarız alışkanlıklarımıza . “İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur” derken ünlü filozof İbn-i Haldun bunu fısıldamış adeta kulaklarımıza.
O yüzden çocuk olarak kalmayı tercih ederiz, kopamayız ilmek ilmek ördüğümüz HUY’larımızdan.
Adeta düğüm düğüm dokumuşuzdur hayatımıza. Belki farkında bile değiliz, belki de görmezden gelmeyi tercih ederiz. Nasıl bir esaret içinde olduğumuzu anlamak bile istemeyiz, çünkü kolaydır bildiğini yaşamak acı da olsa. Oysa ne zordur kırmak zincirleri, yıkmak kalıpları ve özgürlüğe kanat açmak itiyat esiri biri için.
Esiri olduğumuz ne varsa kırıp geçebilseydik, başarabilseydik ne olurdu? Eskiye ait ne varsa bizi geri çeken, veda edebilme cesaaretini gösterebilseydik, yıkabilseydik ve yeniden inşa edebilseydik her şeyi. Bilinmezliğin korkularından sıyrılıp, yeniden yazabilseydik kaderimizi neler farklı olurdu yaşamımızda?
Raflardan hayallerimizi, sandıklardan emellerimizi çıkarıp geleceğe “merhaba” diyebilseydik. Kötü efendiyi hedeflerimiz yolunda iyi bir hizmetçiye çevirebilseydik ne değişirdi dersiniz?
Çok şey değişirdi.
Esaret altında kendine yasakladıklarını fark et!
Hatırla! Fark ettiklerin seni özgür kılacak.
Anahtarı kaybolmuş olsada, kelepçeyi kıracak güç SEN’de
Yeter ki fark et!
SELMA ÇALIŞKAN
Yaşam Koçu Kişisel Gelişim Uzmanı
@kuazaryasam